Ekran Görüntüsü 2024 10 12 172828

Öğretmenlerin  (adaylarının) Atanması süreci pek çok soruyu beraberinde getirdi.

Bunlardan ilki tabiî ki Liyakat!

Sözleşmeli öğretmenlik sınavları yapıldı ve sıra 2. Basamak olan Mülakata geldi.

MEB Bakanımız özellikle “Mülakatı kaldırdık” demişse de, sözünü yine yuttu ve ne yazık ki, bu atama sürecinde de mesleklerini icra etmek isteyen öğretmenleri mülakat humması ile karşı karşıya bıraktı.

Sözleşmeli öğretmenlik mevzuatında sınavlar ile atanma durumu söz konusu iken, torpil(mülakat) tüm öğretmen adaylarının kucağında patladı. Öğretmen adayları ise öğrencilerine kavuşma hayalleri kurarken yine hüzne gark oldu.

Geçmişten günümüze şöyle bir literatür taratıldığında ve de reel de uygulamalara bakıldığında mülakatın ( torpil) direk can yakan bir MEB sorunsalı olduğu ortaya çıkıyor ne yazık ki.

MEB ’den yapılan açıklamalarda “Liyakat ile mülakatlar yapılıyor.” naraları atılsada, uygulamada hep tam tersi sahnelendi bu güne kadar ve sahnelenmeye de devam ediyor.

Son 20 bin öğretmen ataması da bu durumu ayan beyan gözler önüne seriyor.

Geçtiğimiz günlerde yanlışlıkla Öğretmen atama sonuçlarının açıklanması ve akabininde hemen kapatılan sisteme dair ilgili memurun cezayi hükme maruz bırakılması da, o akıllardaki sorunun cevabını net bir şekilde ortaya koydu.

MEB Bakan yoğun baskılara dayanamayıp, konuya dair yaptığı açıklama olan” Yanlışlıkla açıklandı” ibaresi ise, başlı başına manidar bir açıklama zaten!

Oyuncak misali oradan oraya atılan geleceğimizin inşasını geliştirip, gerçekleştirecek olan mimarlarımızı (öğretmenlerimizi) yine bir haksızlığa maruz bırakıyor ne yazık ki MEB!

Baştan beri eleştirilerin oku olan mülakat ( torpil) yine sahnede.

“Ankara da dayımız da yok ki “mizanseli ise yine kulaklarımızda inceden!..

MEB’ in konuşulmayıp, sürekli üstü kapatılan siyah bir yüzü var. Orada siyah oyunlar perde arkası ediliyor. Asıl hak sahiplerinin hakları ise yine göz göre göre gasp halinde!

Ülkemizdeki atanmayan öğretmen sorunsalı büyüdükçe büyüdü ve artık MEB Bakanı sorun ile baş etme stratejileri yapmak yerine,  sorunu ignore ederek ya da geçiştirerek “Başka meslekler de var. Oralara yönelin “  gibi acınası bir ulusal sesleniş ile kendilerini bulundukları konuma getirenleri yok sayıyor! Bulunduğu koltuğun hakkını veremedikleri gibi KPSS Puanlarını da görmezden gelerek, yargısal hukuku da eziyor üstüne üstlük.

Gündemde ki bir başka handikap ise, “Öğretmen akademileri”

Öğretmen akademileri olmalı evet fakat ayrıştırıcı bir basamak olarak değil!

Eksiklikleri kapatıcı, yapıcı bir düzenleyici ve de birleştiricilikte olmalı!

Burada gaye Öğretmen yeterliliği sorgulanıyor ise,

Öğretmen adayları,

Zaten Eğitim Fakültesi mezunu…

Zaten alanından lisans mezuniyeti olan öğretmen adayları!

Ha sen diyorsan ki, “Orada verdiğim eğitime güvenmiyorum yeniden atama sonrası öğretmenler 4 yıl eğitim alacaklar! “ ,

O zaman Eğitim Fakülteleri ne işe yarıyor?

O zaman Lisans neden okuyor bu öğretmen adaylarımız?

Kendi kendiyle çelişen bir MEB!

O zaman zihinlere doluşmaz mı “Nasıl bir insan alımları politikası bu?!”düşünceleri..

Yanlış eğitim politikaları, dedirtmez mi  insanlara, sahne arkasında” MEB Nepotizme kucak açıyor”  diye..

Sorgulatmaz mı insanlara “ Nerede Meritokrasi? Nerede Liyakat? ” diye..?

Demezler mi o zaman “ MEB, daha ne zamana kadar evlatlarını aforoz etmekten vazgeçecek ?” diye

İrrasyonel ve de sağlıksız yürütülen bu eğitim politikaları MEB e güveni azalttıkça azaltmaya devam ediyor!

“İnsan” en önemli gaye oysa!

‘İnsanı’ ve ‘insanlığı’ yetiştiren insan’ı (öğretmeni) seçerken yapılan bu nepotizm kokan, bu meritokratik dışı eylem ve uygulamalar ile ülkenin geleceğine de kurşun sıkılmaktadır.

Doğan, bu konuda ‘mülakatlara olan güvensizlik, eğitim yöneticisi atamada araştırmanın en önemli sorunsalı olarak karşımıza çıkmakta olup, yandaş, torpil, siyasal-sendikal kayırmacılık(nepotizm)’ tan kaynaklı güven kriterini yok ettiği bulgusu öne çıkmaktadır’ savını ileri sunduğu tez çalışması oldukça yerinde bir çalışma olup, ana temayı özetlediği düşünülürse, soruyorum.

Türk eğitim sistemimizde,

Nerede liyakat?

Nerede Meritokrasi?

“Ana politikanız, Nepotizm!....” mi yoksa? …

Sözleşmeli, ücretli diye ayrıştırdığınız, mülakat ile öğrencilerine kavuşma hayali içinde yanıp tutuşan öğretmenlerimizi hukuksuz uygulamalara maruz bıraktığınız bir eğitim politikasını nasıl haiz görüyorsunuz?

Umarım liyakat ile bir an önce sonuçlar açıklanır..

Ve umarım daha fazla sömürülmez öğretmenlerimiz, öğretmen adaylarımız..

Temennimiz bu yönde.

Yine, daha fazla ignore edilmemesi,

Sorunların daha fazla sümen altı edilmemesi,

Mülakatın tamamen sonlandırılması…

Ve daha fazla “ücretli öğretmen” diye, “sözleşmeli öğretmen “ diye ayrıştırılmaması ve mülakatlar ile öğretmenlerimizin haksızlığa maruz kalmaması temennimiz..

Çünkü,

Anne – Baba koruyucudur, kayırıcı değil!

Çünkü,

Anne – Baba özverilidir, yaralayıcı değil!

Çünkü,

Anne –Baba teşvik edicidir, Benlik saygısı sorgulatan değil!

Çünkü,

Anne – Baba birleştiricidir, Ayrıştırıcı değil!

Umarım, MEB evlatlarını artık korur, kollar, kendi elleri ile askıya asmaz!

 “İnsana” ve” insanca yaşamaya “ değer verildiği bir MEB Politikasının yürütüldüğü bir eğitim politikası temennisi ile,

Lütfen kalbinizden sevgiyi, saygıyı, özveriyi, inancı ve nezaketi hiç ama hiç eksik etmeyin..

SEVGİYLE KALIN..

                                                                     NAZMİYE ESKİ

Kaynak:

Doğan (2019). ” TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNDE YÖNETİCİ ATAMA YÖNETMELİĞİ VE LİYAKAT SİSTEMİNE EĞİTİM YÖNETİCİLERİNİN BAKIŞ AÇILARI: BİR DURUM ÇALIŞMASI”,  Yüksek lisans Tezi, Akdeniz Üniversitesi, Antalya