Toplu taşımalarda genelde Ramazan ayında veya çok yağışlı kış günlerinde daha çok denk geliyorum.
Malum Ramazan ayı boyunca herkes iftara yetişmek için acele ile evine gitmek ister.
Tüm gün çalışmış, yorulmuş, biraz dinlenip iftarını açmak ister.
O nedenle toplu taşımalar Ramazan’da, rutinin dışında, oldukça kalabalık olur.
Durakta bir toplu taşıma aracı durduğu zaman aracın içinden sesler yükselir:
“Yeter şoför bey, yeter, daha mı yolcu alacaksın?
Bütün Balıkesir’i taşımak için yemin mi ettin sen?
Yer mi var, nereye yolcu almaya çalışıyorsun?” gibi…
Aşağıda, aracın kapısının önünde araca binmek için en önde olan kişi de onlara cevap verir:
“Saatlerce bekliyoruz kardeşim oruçlu oruçlu, sağlı sollu sıkışın biraz, bunca insan evine gitmesin mi?
Sizde hiç insanlık yok mu?
Bakın kadınlar, çocuklar, üstelik hamile olan kişiler var.
Hiç insaf yok mu sizde?
Hadi kardeşim, bak iftar oldu, sıkışın biraz” derken içeridekilerle tartışan kişi araca biner ve biner binmez de, ayağı yerden kesildi ya, direkt saf değiştirir, hem de saniyeler içinde…
Arkasından araca binmek isteyen kişilere dönüp
“İtme kardeşim, nereye bineceksin, bekle bir sonraki otobüsü, oruç tutuyorsun diye ölmedin ya, yer yok anlamıyor musun?” tarzından kendisi aracın dışında iken dışında olanlar ile birlik olurken aracın içine girince anında saf değiştirip bu kez aracın içindeki insanlarla birlik olup onlara hak vermeye başlar.
İşte, bazı insanlar rüzgar gülü misali… Rüzgar nereden esmeye başlarsa o yöne dönüveriyor…
Böylesi insanlar ile ne yola çıkılır, ne yolculuk yapılır, ne de ona güvenerek bir sır paylaşılır…
Çünkü rüzgar gülü misali, saniyede saf değiştirebiliyor…
KOLTUK GÖRENLER
Bazı kişiler de vardır ki, daha önündeki işi yapmaya yetersiz olduğu halde, ya aradaki boşluktan faydalanmıştır, ya o an karambole getirip makama oturmuştur, ya torpil ayarlamış ya da adamını bulmuştur. Yani hasbelkader koltuğa oturmuştur…
Normalde yetersiz olan, koltuğa oturunca ne yapacak? Tabi ki ayrımcılık yapacak ve eskiden işini yapan kişileri takdir ettiği gibi takdir etmeyecek…
Önceden “Mükemmel iş yapıyorsunuz” dediği kişileri,
Koltuğa oturunca,
Eleştirmeye,
İmkanlarını kısıtlamaya,
Hatta engellemeye,
Yetinmeyip
Yetersiz göstermeye çalışmaya,
Beceriksiz duruma düşürmeye kalkışır…
Bunu örtbas etmek için de,
Daha başka başka bir takım ayak oyunlarına dahi girecektir…
Bazı insanları demek ki hayatta iki şey değiştirebiliyor:
1- Ayağının yerden kesilmesi,
2- Yetersiz olduğu halde koltuğa oturması…
İşte size rüzgar gülleri…
Rüzgar ne yönden eserse, o yöne dönen insanlar…
Neden peki, hiç düşündünüz mü?
Cevabı çok basit aslında…
Yetersiz insanların hayatlarında; öyle gerçekten bileğinin hakkı ile, alnının teri ile, azimle, kararlılıkla çalıştım, kazandım, hak ettim dedikleri hiçbir şey olmadığı için.
Hayatlarında gerçek başarı nedir, hiç bilmemiş kişiler oldukları için.
Hak ederek bir yerlere gelen insanlarsa her bakımdan çok farklıdır; duruşu ile, tavrı ile, davranışı ile, olaylara bakış açısı ile, adaletli oluşları ve hukuka uygun hareketler sergilemesi ile…
Sorun;
Sonradan görmüş, ne oldum delisi olmuşlarda…
Aman diyeyim, uzak durun böylelerinden…
Benden söylemesi…
Dr. Meryem ÇILDIR