Türkiye Güzeli, Şabaniye, Transeksüeller ve Bilimum Diğer Arsız Şeyler Üzerine
Baştan söyleyeyim. Değerli biri olmak veya güzel yaşamak için güzel biri olmak zorunda değiliz. Ama güzellik yarışmasına katılmak için fiziken güzel olmanız gerekir. Kamu vicdanı, bu kızımızın Türk güzelliğini temsil edecek seviyede bulmadı.
Kamuoyundaki beklenti, Türkiye güzeli seçilen/seçtirilen hanımefendinin onurunu korumak için tacını iade etmesi yönünde. Bu iade, kızcağız için de, Türk kızları için de, kamuoyu için de en makul adım olur.
Bu birincilik şaşalı olduğu kadar şaibelidir de. Şaibe ve utancın eşlik ettiği bir yaşamı bu kızcağıza layık görmek her ne saikle yapılırsa yapılsın açıkça vicdansızlıktır. Her kim müdahale ettiyse ve ettirdiyse bu sürece, bu şaibeli birinciliğin daha fazla büyüyüp trajediye dönüşmemesi için ivedi bir şeylerin yapılması gerekir.
Siz jüri üyeleri, bu zavallı kıza hiç mi acımadınız? Hayatı boyunca bu utancı taşımak zorunda bırakarak ona zulmetmiş olacağınızı düşünmediniz mi hiç? İnsan içine nasıl çıkacak diye aklımıza gelmedi mi? Şimdi cahil ama yıllar geçecek ve olgunlaşacak. Bir gencin uzun yaşamına, onursuz bir şöhreti layık görürken vicdanınız sızlamadı mı? Anlıyoruz ki sızlamamış.
Sorgulayan bilinç seviyesine ulaştığınızda bunu o da istiyordu diyeceksiniz, değil mi? Gerçi kendisine bu birincilik teklif edildiğinde - şaibeli olduğu için böyle söyleyebiliriz - hakkaniyetli biri olsaydı, ben buna layık değilim; diğer kızlara ayıp olur, bu bir yarışma, utanırım, insan içine çıkamam, hak da değil zaten dememiş sanırım. Bunu ve daha fazlasını “Yorumları umursamıyorum” deyişinden anlıyoruz. Televizyonda yaptığı küstah konuşmayla, politik göndermeler yapıyor, utanmazlığını ifşa ediyor. Seçilmiş bir güzel gibi değil de atanmış bir bürokrat gibi konuşmasından belli.
Biz, bu ülkenin güzellik kraliçesi seçilmiş birinin neyi umursadığını merak ediyoruz zira buna hakkımız var. Fakat o şöyle düşünüyor gibi görünüyor: “Birincilik” olmayı umursuyorum sadece; satmışım anasını hakkaniyetin, hakikatin, liyakatin, onurun, öz saygının, adil rekabetin, ar duygusunun, toplumsal kurumlara güvenin. Önemli olan seçkinlerden biri olmak, gücünü güzellik yarışmasında bile göstermek. Rövanşı almak... Güç ve kudretle her şeyin mümkün olabildiğini göstermek.
Görünen o ki kızımız böyle düşünüyor. Türk kızlarının güzelliğini temsil etmek gibi bir misyon onun umrunda değil. Fakat temsil ettiği halkın bazı şeyler umrunda ki kendisini eleştirmeye devam ediyor. Çatlak sesleye kulaklarımı kapadım ben diyor. Yeni mezun tıp bilgeliğiyle ülkenin entelektüellerini ve zevki selim sahibi insanlarını, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmakla itham ediyor. Çok tanıdık bir meydan okuma tarzı.
Televizyondaki konuşmasını izlerken, “Şabaniye” benzetmesi yapanları, eleştirenleri, olumsuz görüş beyan edenleri, “eğer böyle devam ederseniz sizin gibi boş adamları, ülkenin milli çıkarlarına ve itibarına zarar veriyorsunuz diyerek vatan haini ilan ettirebilirim, yayın yasağı getirebilirim” diye tehdit edeceğini zannettim; zira böyle bir hadsizlik seziliyor konuşmasında.
Jürinin gözleri kör olabilir ama halkın o kadar da değil. Bülent Ersoy dile getirmeseydi bile insanların zihinlerinde kendiliğinden Şabaniye çağrışımı oluşuyor. Güzel kızımızın kadınsılaştırılmış bir erkek karaktere benzetilmesini anlayabiliyorum. Birçok dostumla bu konuda değerlendirmeler yaptık. “Birincinlik olmuş" kızcağızın fotoğrafını gördüklerinde birçoğu şöyle demiş: "Transeksüellerin katıldığı bir yarışma olduğunu zannettim."
#LGBTi+ bireyler de spor müsabakalarına katılabildikleri gibi, güzellik yarışmasına da katılabilirler fakat binlerce yıllık bir gelenek, sadece kadınlar ve erkekler şeklinde ikili kategorilerde gerçekleştirilmiş. Doğal olarak yarışmanın normları da bu iki değerli mantığa göre şekillenmiş. Şimdi LGBT'li bireyler de katılacaklarsa artık bu “güzellik yarışması” değil, yeniden adlandırılması gereken bir yarışma olarak kabul edilmelidir. #MissTurkey2024 geleneksel bir yarışmadır ve translar henüz bu yarışmaya, tıpkı olimpiyatlarda olduğu gibi, aynı gerekçelerden ötürü girmiyorlar, giremiyorlar. Yani “birincilik” olmuş güzel kızımız, trans değil. Yani kamuoyunun yanıldığı tek yer burası.
#MissTurkey2024 ’ün verdiği mesajı net biçimde anlıyoruz: güzel kızların kökü kazınmış bu ülkede. Madem yurt dışında büyümüş, eğitim almış birini "birincilik" yapacaktınız, Ukrayna'ya gönderdiğiniz birinin değil de Ukrayna'dan getirdiğiniz birinin kızını "birincilik" yapsaydınız. Böylece hem vukuatınız şuyu bulmamış hem de işinizi "kitabınıza" uydurmuş olurdunuz. Zira anladığım kadarıyla jürinin kitabında her şey mübah, her yol caiz, her araç meşru. Çıkarınıza uymasa da "kitabına uydurup" Ukraynalı bir kıza vatandaşlık verip güzellik yarışmasına soksaydınız işinizi bu kadar rezilce yapmamış, kızcağızı da yaşam boyu sürecek bir rezilliğin içine atmamış olurdunuz. Hadi diyelim ki Balkanlar’ı yurt edinmiş atalarımız kadar estetik duyarlılığınız gelişmedi ve bir Ukraynalı bulamadınız, bari vatandaşlık verilen çok sayıdaki Suriyeli güzelden birini çıkarabilirdiniz.
İlk Türkiye güzeli #KerimanHalis, bir yıl sonra Dünya güzeli seçilecek kadar güzel bir çerkez kızıydı. Müzisyen bir cumhuriyet ailesinden geliyordu. Anadolu’ya yabancı bir seçkindi. Ama Dünya güzeli seçilip Türkiye'ye dönünce büyük bir kalabalık tarafından çoşkuyla karşılanmıştı. Bu kızımız da seçkin fakat biraz talihsiz bir seçkin. Güzellik yarışması tarihine geçecek ama şaibe yakasını bırakmayacak. Tarih, konjonktür gibi değildir; gerçekler çok daha uzun süre dayanır zamana. Yeni kızımız bakalım hangi başarıyla dönecek ülkesine ve kimler nasıl karşılayacak?
Prof Dr Şevki Işıklı
Marmara İletişim Fakültesi