Toplumun sevilen dizi kareterlerinden biri olan Vasfiye teyzenin dilinden düşmeyen “Ne çektin bee...” ifadesini güncel haberler doğrultusunda öğretmenlerimize de söylemek istedim. 

“Ne çektin be öğretmenim.”

Gel gelelim gündemin sıcak konularından biri olan öğretmenler ve yaşadıkları absürt durumlar. Bu durumları oluşturan Sevgili Bakanımızı da unutmamak gerekir. Uluslaraarası bir kaliteye çıkartılmak istenirken şamar oğlanlarına dönen öğretmenlerimize ne desem boş olacak gibi hissediyorum. O kadar kırgın ve üzgünüm ki.

Daha ilkokul 1. Sınıftayken “Ben öğretmen olacağım. Atatürk’ün izninde insanlar yetiştireceğim” cümleleriyle hareket eden gönlü geniş fedakar öğretmenlerimizin çektikleri bitmiyor. Bitecek gibi de gözükmüyor. Tüm bu olan durumlar nedir diye soracak olursanız neler yok ki? 2023 ağustos ayında yapılan kpss sınav sonuçları açıklandı ve aradan 11 ay geçtikten sonra mülakat süreci başladı.Son açıklamalara göre bu mülakat sürecinden sonra mülakatlar kaldırırlacakmış. Hadi hayırlısı….  

Milli Eğitim Bakanımızdan öğretmenler için alınan kararlara yönelik açıklamalar gelmeye devam ediyordu. Öğretmen olmak isteyenlerin yaşayacakları, yapmaları gereken aşamalar belirlendikçe mesleğe yönelik bakış açım değişmeye ve bununla birlikte umutsuzluğa kapılmaya başladım. Sayın Veliler ve öğretmenler, sizler de öyle misiniz ?

Gel gelelim açıklamalara…Öğretmen olmak isteyenler ilk 4 yıllık bir lisans eğitimini tamamlayacak ardından KPSS ye girip yüksek bir puan almaları gerekecek. Öğretmen Akademisine maliye bakanlığınca uygun bulunan öğretmen ihtiyacı sayıcında öğretmen adayı alımı yapacak. Bu alım da kpss puanı ile olacakmış. Güzel haber ise akademiye girip başarılı bir şekilde tamamlandığı takdirde direk ataması olacakmış. Gerçi bu güzel haber mi emin değilim. Haberler bununla da kalmıyor. Akdemide 3 yıllık teorik ve uygulamalı eğitim aldıktan sonra direk kadroya alım da yok. Atanılan bölgede en az 3 yıllık sözleşmeli olarak çalışıldıktan sonra kadroya alım yapılacakmış. Iyi güzel ancak:

 NEDEN? NEDEN SÖZLEŞMELİ? NEDEN DİREK KADROYA ATAMA YOK?

Lisede TYT-AYT sınavını başarılı bir şekilde kazanmış, 4 yılını eğitim fakültelerine vermis, öğretmenlik mesleğine gönül vermis kişiler adına sormak istiyorum.

Neden eğitim fakülteleri var o zaman?

Üniveristelerde aldığımız 4 yıllık eğitim yeterli değil mi?

Yeterli değil ise neden bu öğretmenlerimizin suçu oluyor?

Neden 4 yılını üniversitede vermis üstüne KPSS sınavından yüksek bir puan alarak atama hakkını kazanmış bir öğretmene:

-Hayır, sen daha öğretmen olmaya hazır değilsin. Sen bir de 550 saatlik eğitim al. 3 yıl sonra seni öğretmen olarak kadroya alırız deniliyor?

Öğretmenlerimizin verimli olmadığını düşünen Sayın Eğitim Bakanımız bu verimsizliği bu akademiler ile geçireceğini düşünüyorsa o zaman bu kadar yıllarını emeklerini veren öğretmen adaylarımız neden üniversitede 4 yılını heba etsin?

Neden üniveristelerdeki eğitim fakültesinde verilen eğitim yeterli değil? Aynı üniversetinin hukuk fakültesindeki ya da mimarlık fakültesindeki eğitimi yeterli görülürken, eğitim fakültesindeki neden yeterli görülmüyor?

Bunlarla birlikte neden öğretmenlerin nitelikleri sürekli tartışılıyor? Ülkede sadece öğretmenlik meleği kalmış gibi sadece öğretmenler üzerine gidiliyor? Aynı durum doktorlar için de olamaz mı?

Yanlış anlaşılmak istemem. Burada doktorlarımıza bir sözüm yok. Benim sözüm Milli Eğitim Bakanlığımıza…

MEB in uyguladığı yaptırımlara…

Sayın Sağlık Bakanı kendi doktorlarının verimli olup olmadığına bakıyor mu acaba? TUS sınavını kazanmış uzman bir doctorun da verimli olup olamadığına bakılması gerekilmez mi? 

Neden hep öğretmenlere yükleniliyor?

Adalet Bakanı kendi avukat, savcı ya da hakimlerinin verimliliğini, niteliğini sorguluyor mu acaba?

Yıllardır atama bekleyen öğretmenlerimiz daha ne kadar çekecekler? Acaba başka hangi olaylar ile yüzleşecekler inanın korkuyla bekliyorum. Sayın Bakanımız, umarım insanların emeklerini zayi etmeden, ümitlerini kırmadan artık bu öğretmenlerın saygınlığı geri getirir. Ancak bu saygınlık mülakat ya da akademiler ile olacak mı emin değilim. Şunu biliyorum ki halk kim daha çok para alırsa ona daha çok saygı duyuyor. Her ne kadar yanlış bır durum olsa da gerçek bu maalesef. Madem öğretmenlerin çok kıymetli olduğu düşünülüyor, Sayın Maliye Bakanımız bu kıymeti biraz daha gösterirse güzel olaylar olacak gibi geliyor bana. Siz ne dersiniz? 

İlk başöğretmen olan Mustafa Kemal Atatürk’ün baş üstünde tuttuğu, savaş süreci içerisinde bile maarif toplantıları yapıp, önemsediği, öğretmenlerinin bu halini görmemesine açıkçası seviniyorum. Sevgili Atam, senin izninde tüm bu olumsuzluklara, zorluklara rağmen yürmeye devam edeceğiz. Çünkü öğretmenlik gönülllülük işidir. Öğretmen olmaya karar vermis biri gönlünü bu yola koymuş demektir. Bu yol için emeklerimizi, alın terlerimizi, yıllarımızı vermeye devam edeceğiz. Nasıl ecdadımız savaşta asla geri adım atmadıysa, ülkemizi korumaya canları pahasına devam ettiyse bizler de ecdadımızın zihniyeti ile ülkemizin geleceği için çalışmaya devam edip, karşımıza çıkan tüm zorluklara göğüs gererek ilerleyeceğiz. Senin emanetin olan güzel ülkemize sahip çıkmaya, ülkemizin geleceklerini yetiştirmeye elimizden geldiğince devam edeceğiz…