Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan üniversitelerde yapılan görevde yükselme sınavları ile ilgili açıklamalarda bulundu. Sınavların merkezi sistemle yazılı olarak yapılmasını isteyen ceylan aynı zamanda sınavların düzenli olarak yapılması gerektiğini de vurguladı. İşte o açıklamalar ve detayları:

MEB’den Öğretmenlere yeni uygulama, o belgeyi kullanmak zorunda olacaklar MEB’den Öğretmenlere yeni uygulama, o belgeyi kullanmak zorunda olacaklar

Üniversitelerimizde Görevde Yükselme Sınavları Merkezi Yazılı Şekilde ve Düzenli Olarak Yapılmalıdır. 

Genel Başkanımız Talip Geylan, 02.11.2023 tarihinde Genel Başkan Yardımcımız Selahattin Dolgun ile birlikte Çankırı’da bir dizi ziyaretlerde bulundu.

Çankırı İl Milli Eğitim Müdürü Sayın Muammer Öztürk, Çankırı Karatekin Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Harun Çiftçi ve Çankırı Valisi Sayın Mustafa Fırat Taşolar’ı ziyaret eden Genel Başkanımız daha sonra Çankırı Şube’nin istişare toplantısına katıldı. Toplantıda Çankırı şube yönetim kurulu üyeleri, il ve ilçe temsilcileri, şube kadın komisyonu üyeleri, emekli olan üyelerimiz ve Türk Eğitim-Sen üyeleri hazır bulundu.

Sendikalar Kanunu gerekli düzenlemeler yapılmadığı müddetçe topal bir kanun olarak kalacaktır!

Toplantıda bir konuşma yapan Genel Başkanımız Talip Geylan, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun revize edilmesini istediklerini belirterek, kanunun bu haliyle topal olduğunu söyledi. Geylan, Sendikalar Kanunu’nda revize edilmesi gereken bazı hususları da şöyle sıraladı:

Bilindiği gibi Kamu Görevlileri Hakem Kurulu 11 kişiden oluşuyor. 11 kişinin 6’sını doğrudan hükümet atıyor. Böyle Hakem Kurulu olur mu? Hakem; ara bulucudur, aracıdır, anlaşmazlık halinde tarafları uzlaştırandır. Buradan yola çıkarak soruyoruz: 6 kişinin karar çoğunluğunun işverende olduğu bir kurulun ‘Hakem Kurulu’ olabilir mi? Bu kurulun adı olsa olsa Kamu İşveren Kurulu olur. Dolayısıyla bu hususun sendikalar kanununda ivedilikle revize edilmesi lazım. Kurulun, alanın uzmanlarından ve bilim insanlarından oluşan müstakil karar alma kabiliyetine sahip bir kurul haline getirilmesi beklentilerimiz arasındadır.

Toplu pazarlık düzeninin revize edilmesi gerekmektedir. Toplu sözleşme görüşmelerinde 11 yetkili sendikanın başkanı ile en çok üyeye sahip 3 konfederasyonun başkanı pazarlık masasına oturuyor ama imza yetkisi ve itiraz hakkı bir kişide, yani yetkili konfederasyonun başkanında. Bu usulle pazarlık olmaz! Hizmet kollarının toplu pazarlık süreci ile kamu görevlilerinin genelini ilgilendiren hususların pazarlık süreci birbirinden müstakil yürütülmelidir.

Grev hakkı olmayan sendika kanununun bir ayağı aksaktır, müeyyide gücü yetersizdir. Dolayısıyla Türkiye Kamu-Sen 1992 yılından bu tarafa grevli ve kamu çalışanlarına siyaset yapma hakkı tanıyan bir sendika kanunu talebini yinelemektedir. Kamu çalışanları bu ülkenin en eğitimli, en donanımlı, birikimi en fazla olan kesimidir. Kamu çalışanlarının da karar alma sürecinde yer almasını sağlamak gerekir.

Sendikalar Kanunu’nda yer almasını istediğimiz bir diğer husus e-üyelik ve e-istifanın uygulamaya konulmasıdır. Kamu çalışanlarının sendikalara üye olması ya da sendikalardan ayrılması hür iradeleriyle gerçekleşmelidir. Üstelik djital çağda yaşıyoruz. Dolayısıyla e-üyelik ya da e-istifanın sendika kanununda yer alması taleplerimizden birisidir.

Öğretmenlerin ek derslerinin artırılması için topladığımız imzaları önümüzdeki hafta MEB’e sunacağız.

Türk Eğitim-Sen’in, öğretmenlerin ek ders ücretlerinin yüzde 100 artırılması talebiyle imza kampanyası düzenlediğini hatırlatan Geylan, önümüzdeki hafta bu imzaları MEB yetkililerine teslim edeceklerini bildirdi. Geylan, “Sayın Bakan ve MEB bürokratları da 60.05 TL olan saatlik ek ders ücretin komik olduğunun farkında. Dolayısıyla bu imzalar, talebimizin yerine getirilmesi noktasında önem taşımaktadır. Umuyoruz ki, MEB bu doğrultuda dirayet gösterir ve ek ders ücretleri artırılır” dedi.

Rektörlerin bütün akademik ve idari personelin oy kullandığı bir seçimle iş başına gelmesi büyük önem taşımaktadır.

Üniversitelerde rektör atamalarını eleştiren Geylan, “Eskiden yarım yamalak bir rektör seçimi vardı. Yardımcı doçent ve üzeri akademisyenlerimiz oy kullanır, en çok oy alan ilk 6 aday YÖK’e gönderilir, YÖK 6 adaydan 3’ünü Cumhurbaşkanına gönderir, Cumhurbaşkanı da bu adaylardan biri rektör olarak atardı. Biz bu yöntemden yakınırdık. Yakınmaz olsaydık. Evdeki bulgurdan da olduk. Bugün seçim meçim hak getire! Artık atama usulü var.

Bu, üniversitelere yakışan bir görüntü değildir. ‘21. Yüzyıl, Türkiye Yüzyılı olacak’ diyoruz. Türkiye yüzyılında üniversitelerimiz toplumda lokomotif görevi görmelidir. Üniversitelerimiz, her alanda olması gerektiği gibi demokrasi kültürünün içselleştirilmesi anlamında da öncü olmalıdır. Bunun sağlanması için de rektörlerin bütün akademik ve idari personelin oy kullandığı bir seçimle iş başına gelmesi büyük önem taşımaktadır” dedi.

Görevde Yükselme Sınavları belirli periyotlarla yapılmalıdır. 

Görevde Yükselme Sınavları belirli periyotlarla yapılmadığı için eğitimini tamamlamış, birikimi yüksek, liyakatli çalışanların görevde yükselme imkânından mahrum kaldığına dikkat çeken Talip Geylan, “Hatırlanacağı üzere 2019 yılında YÖK, merkezi bir Görevde Yükselme Sınavı yapmıştı. O dönem Türkiye genelinde 66 üniversite buna dahil olmuştu. Biz bunu takdir etmiş ve sınavların periyodik yapılmasını istemiştik. Sendika olarak bu talebimizi bir kez daha yineliyoruz: YÖK, bütün üniversitelerin dahil olacağı bir Görevde Yükselme Sınavı’nı periyodik olarak yapmalıdır. Üniversite çalışanları görevde yükselme hakkına bilmem kimin hatırı ile değil, kendi sınav başarısıyla sahip olmalıdır” diye konuştu.

Genel Başkan ayrıca akademik kadroların tahsis edilmesinde yaşanan sıkıntılara da değinerek, akademik yeterliliği sağlamış olan akademisyenlerin kontenjan, kota ya da kadro sıkıntısı olmaksızın doçent ya da profesör olabilmesi gerektiğini de söyledi.