Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB), "Toparlanmanın Ötesinde: Afet Dayanıklılığı" başlıklı yeni afet raporunu paylaştı.

Bankadan yapılan açıklamaya göre, TSKB Ekonomik Araştırmalar'ın 6 Şubat depremlerinden sonra doğal afetlerden kaynaklanan riskleri tanıma, değerlendirme ve anlama konusunda artan ihtiyacı dikkate alarak verdiği 3 yıllık taahhüdün bir ürünü niteliğindeki Toparlanmanın Ötesinde: Afet Dayanıklılığı, bu konuda yayımlanan dördüncü afet raporu oldu.

Afetlerin ekonomik ve sosyal kalkınma üzerindeki etkilerinin ele alındığı raporda, afetlerin azaltılması ve dayanıklılık inşası için uzun vadeli stratejilerin önemi vurgulandı. 6 Şubat depremlerinin, Türkiye'deki deprem riskinin bir hatırlatıcısı olduğu, 2023'teki aşırı hava olaylarının sayısının kayda değer bir artışla 1500'e yaklaştığına dikkati çekildi.

ATO 29. Dönem Meclis Üyeleri Ekonomik İstişare Toplantısı, Antalya'da yapıldı ATO 29. Dönem Meclis Üyeleri Ekonomik İstişare Toplantısı, Antalya'da yapıldı

Afet riski ile yoksulluğun azaltılması ve kapsayıcı büyüme gibi temel hedefler arasındaki bağlantının daha görünür hale geldiği vurgulanan raporda, afet dayanıklılığı oluşturmada uzun vadeli bir yaklaşıma duyulan ihtiyacın, yaygın olarak kabul edildiği ifade edildi.

Afet dayanıklılığının sonuçlarına odaklanmaktan ziyade, temel nedenlerle mücadele etme gerekliliğine değinilen raporda, konuyla ilgili yapılan yeni araştırmalara göre, afet riskini azaltmaya harcanan her 1 doların, afet müdahalesinde 4 ile 7 dolar arasında tasarruf sağladığı vurgulandı.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın (UNEP) son Uyum Açığı Raporu'na göre, gelişmekte olan ülkeler için uyum maliyetleri 215-387 milyar dolar aralığında değişirken, bu tahmini uyum maliyetleri, yaklaşık 21 milyar dolar olan uluslararası kamu uyum finansmanı akışlarının 10-18 katına denk geliyor. Raporda, uyum projelerinde yaşanan mevcut durgunlukla iklim risklerinin arttığına da işaret edildi.

- Kentsel nüfusun küresel payı, yüzde 10 arttı

Raporda, şehirlerde yaşayan nüfusun giderek arttığı, son 20 yılda, kentsel nüfusun küresel payının yüzde 10 artarak yüzde 57'ye yaklaştığı aktarıldı. Giderek daha fazla sayıda insan faaliyetine ev sahipliği yapan kıyı bölgelerinin, küresel olarak deniz seviyelerinin yükselmesine yol açtığına, devam eden kentsel gelişim göz önüne alındığında, bu bölgelerin afetlere daha açık bir durumda yer aldığına değinildi.

Küresel ölçekte artan sıcaklıkları sınırlamak için gösterilen çabaların artmasına rağmen sel, kuraklık ve orman yangını gibi afetlerin yaşanma olasılığının da yükseldiği, insanların yaklaşık yüzde 40'ının halihazırda iklim açısından savunmasız bölgelerde yaşadığı belirtildi.

Yüksek sismik aktivite ile karşı karşıya kalan ülkelerin önünde daha zorlu bir görev bulunduğu, deprem riski altındaki bölgelerin yeniden inşasına ek olarak, endüstriyel tesislerin güvenli bölgelere taşınarak olası hasarın azaltılması gerektiği kaydedildi.

Öğrenme kayıpları ile artan gelir eşitsizlikleri ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin kalkınma üzerinde uzun vadeli etkileri olduğu, bu etkilerin fiziksel kayıpların ötesinde olabileceği bildirildi.

Afet risklerini ilgili tüm paydaşların gündeminde tutarak var olan farkındalığı artırmayı amaçlayan TSKB Ekonomik Araştırmalar, konuya dair bir önceki çalışmasını "Virgül - Deprem Yılı Tek Bir Yıl Değildir" ismiyle sunmuştu.

Kaynak: aa