Değerli meslektaşlarım, kıymetli eğitim emekçileri ve basınımızın değerli temsilcileri,
Bugün burada yalnızca maaşlarımız için değil, emeğimizin onuru, alın terimizin karşılığı ve insanca bir yaşam hakkımız için sesleniyoruz Bizler, susarak kaybetmeye, sessiz kalarak görmezden gelinmeye daha fazla tahammül edemeyiz! Burası, yalnızca bir çığlığın değil, bir hak arayışının sembolüdür.
Bugün Türkiye’nin dört bir yanında eğitim çalışanları ve kamu emekçileri, haksızlıklar karşısında iş bıraktı. Çünkü artık bıçak kemiğe dayandı. Raflarda artan fiyatlar, evleri ısıtamayan faturalar, memurlar için hayalden öteye geçemeyen bir yaşam standardı... Tüm bunların karşısında bizler yalnızca geçim derdine düşürülmüş bir kesim değil, toplumun vicdanıyız.
Rakamlar Ne Diyor?
ENAG’a göre yıllık enflasyon %83.40.
TÜİK’in kendi açıkladığı rakam bile %44.38.
Kira artışları %58, büyükşehirlerde ise kiralar 30-35.000 TL bandına ulaşmış durumda.
Yoksulluk sınırı ise 68.000 TL’ye yükselmiş durumda.
Peki bize reva görülen sözde maaş farkı ne? %11.54.
Bugün yeni göreve başlayan bir eğitim çalışanı, yoksulluk sınırının yarısından biraz fazla maaş alıyor. %11.54’lük bu sözde maaş farkı, zaten geçinmekte zorlanan kamu emekçilerinin alım gücünü artırmamış, aksine daha da düşmesine neden olmuştur. Bu fark, ne raflardaki fiyat artışlarını ne de kira ve faturalardaki yükselişi karşılamaktadır. Açıkça görülüyor ki, bu fark eğitim çalışanlarını açlık ve sefalete daha da yakınlaştırmaktan başka bir şey değildir.
Artık öğretmenler, iş yerlerinde yemek bile yiyememekte, günlük temel gıda ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmaktadır. Market raflarında en temel ihtiyaç ürünleri dahi lüks haline gelmiştir. Bir torba un, bir şişe yağ, bir kilo et... Bunlara ulaşmak artık sıradan bir maaşla neredeyse imkansız hale gelmiştir. Bu koşullarda %11.54’lük sözde maaş farkı, yetersizliğin ve duyarsızlığın göstergesidir.
Vergi Adaletsizliği
Son dönemde yaşanan vergi adaletsizliği, gelirimizin büyük bir kısmını geri ödememize neden olmaktadır. Mevcut vergi dilimleri yüzünden zam aldığımızı sanırken, yılın 3. ve 4. ayından itibaren yeni vergi dilimlerine girip, sözde enflasyon farkı adıyla aldığımız maaş artışlarından fazlasını vergi olarak geri ödeyeceğiz. Bu döngü, emekçileri yoksullaştırmakta ve çalışma koşullarını her geçen gün daha da zorlaştırmaktadır.
Bu adaletsizliklerin giderilmesi için önerimiz, vergi diliminin %15’te sabitlenmesi ve daha adil bir vergi sisteminin hayata geçirilmesidir. Kamu çalışanlarının ve tüm emekçilerin hak ettiği yaşam standardı bu şekilde sağlanabilir.
Bizim Taleplerimiz Nettir ve Ertelenemez:
Emeğimizin karşılığı olan refah payı derhal düzenlenmelidir.
Kamu çalışanlarına kira yardımı ve enerji desteği sağlanmalıdır.
Memur maaşları, yoksulluk sınırını temel alarak yeniden yapılandırılmalıdır.
Vergi adaletsizliği ortadan kaldırılmalı ve vergi dilimi %15’te sabitlenmelidir.
Buradan sesleniyoruz: Biz artık yok sayılmayı kabul etmiyoruz. Eğitim çalışanları, bu ülkenin temel taşlarıdır. Bizler susarsak, yarınlarımızı sustururlar. Ama susmayacağız!
Bugün burada iş bırakarak, emeğimizin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha haykırıyoruz. Bu bir başlangıçtır. Haklarımızı alana kadar, mücadelemiz sürecektir. Çünkü biz yalnızca kendimiz için değil, bu ülkenin geleceği için buradayız.
Unutulmamalıdır ki adalet, bir toplumun vicdanıdır. Biz vicdanın sesiyiz. Emeğin gücüyle, dayanışmanın ışığıyla, insanca bir yaşam için buradayız!
Eğitim Ve Bilim Gücü Dayanışma Sendikası Genel Başkan Yardımcısı