ÇETKİN: “ Öğretmenlerimizin okullarında yaşadığı sorunlara yönelik hazırladığımız Mobbing Günlükleri yazı dizimize devam ediyoruz: DERİN OKUL KARARI: SANA YOK!

Devletin kanunları herkese eşittir. Anayasamızda eşitlik vurgusu vardır. Hukuk işletilirken kişilere göre değil kanunlara göre işletilir. 

ÜCRETLİ ÖĞRETMEN OLMAK… ÜCRETLİ ÖĞRETMEN OLMAK…

Yani Devlet kurumlarında kişiler farklı olsa da uygulama tektir. Peki Devlet kurumu olan okullarımızda neden kişiye göre uygulama yapılıyor?

Bunun birçok nedeni var elbette. Sendika kardeşliği, menfaat birlikteliği veya şahsi menfaat, ahbap-çavuş ilişkileri gibi. 

Eğitim kurumlarına bulaşan bu kayırmacılık sistemi ile okullarda sanki “derin okullar” kuruluyor, birkaç idareci ve birkaç öğretmenle okul yönetiliyor. Tabi bu da okullarımızdaki çalışma barışını bozuyor, kişisel meseleler ortaya çıkıyor, Devlete güven zedeleniyor. Hal böyle olunca da olan eğitime oluyor. 

Ödüller, belgeler, teşekkürler, iltimaslar, iyi niyetleridarecilerimizin kendisini yakın hissettiklerine ikram ediliyor. İşini düzgün yapan, görevinden bir adım fazlasını yapan öğretmenlerimiz mi?

Okulda gayret edersin, görevin haricinde bir şeyler yapmaya çalışırsın. Projeler üretirsin, il, ilçe hatta ülkede başarılar, dereceler alırsın. Başarı belgesi mi?

SANA YOK?​

Öğrencilerin spor, kültür ve sanat alanında gelişimleri için ekstra zamanını ve emeğini sarf edersin. Sonuçlar alırsın, okulunu en güzel şekilde temsil edersin. Ancak birilerinin yaptıkları ya da yapıyor göründüğü kadar kıymetli olmaz. Sen kendinden o başkasından vermiştir. Ama teşekkürler ona.

SANA YOK!

Kendi imkanlarını seferber ederek işini daha iyi yapmaya çalışırsın. Ekstra mesailer yaparsın. Birileri işini yapıyor diye iyi niyet gösterileriyle, övgülerle karşılaşır. Ama

SANA YOK!

İdareye yakın olan, idarenin taleplerini her şeye rağmen yapan kişilere ödüller gelir. Mevzuata göre çalışan öğretmenim,

SANA YOK!

Maalesef Milli Eğitim kurumlarında samimi, fedakarca çalışan öğretmenlerimiz cezalandırılıyormuş gibi muamaleye maruz kalıyor. Bu yüzden de öğretmenlerimizin motivasyonu kırılıyor, “görevimi yapar çıkarım” düşüncelerine neden oluyor. 

Okul idareleri öğretmenin huzur içinde çalışmasını sağlamak, okul başarısını artırmakla görevli iken eğitimin ana unsuru öğretmeni yıldırarak, bezdirerek mi görevlerini yapmaya çalışıyorlar acaba? 

Milli Eğitim Müdürlükleri hatta Bakanlık bünyesinde bu adaletsiz yönetim şekline ciddi bir şekilde müdahale edilmelidir. Öğretmenlerimiz bu “derin okul”ların elinden kurtarılmalı, okulları sadece okul müdürleri yönetmelidir. Okullarımız liyakate susamış durumdadır. 

Huzura bir adım daha yaklaşmış olmak dileğiyle…” dedi