İSTANBUL (AA) - GÜLÇİN KAZAN DÖGER - Türkiye'de özel gereksinimli çocuklar için "kaynaştırma" ve "kapsayıcı eğitim" gibi önemli adımlar atılmış olmasına rağmen bu çocukların eğitim sürecinde eşit fırsatlara ulaşması halen büyük mücadele gerektiriyor.
ABD'deki Kansas Üniversitesinde misafir öğretim üyesi olan Doç. Dr. Ali Kaya, AA muhabirine, ebeveynlerin özel gereksinimli çocuklarını okula kaydettirirken ve eğitim sürecinde karşılaştıkları temel problemlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye'de özel gereksinimli çocukların, tipik gelişim gösteren akranlarıyla birlikte aynı sınıfta eğitim almasının 1990'lı yıllardan bu yana uygulandığını dile getiren Kaya, o dönem "kaynaştırma hizmeti" olarak adlandırılan bu uygulamanın zamanla "bütünleştirme" olarak isimlendirildiğini belirtti. Kaya, şöyle devam etti:
"En güncel haliyle bunun içerisine, özel gereksinimli çocuklar, sosyoekonomik durumu kötü olan çocuklar, anneden babadan yoksun olan çocuklar, hatta göçmen çocuklar, hepsini dahil ettiğimizde buna artık 'kapsayıcı eğitim' diyoruz. Özel gereksinimli çocuk, işitme yetersizliği olan, görme yetersizliği olan, zihin yetersizliği olan, otizmli olan hatta üstün yetenekli çocukları da biz özel gereksinimli çocuklar çatısı altında topluyoruz."
- Sorunlar kayıt sırasında başlıyor
Kaya, Türkiye'de özel gereksinimli çocuklarını özel okullara göndermeyi tercih eden ebeveynlerin deneyimlerinin ele alındığı bir makalesine atıfta bulunarak, "Ebeveynlere, ödedikleri parayla aldıkları hizmetten memnun olup olmadıklarını sorduk. Hiçbiri memnun değildi. Araştırmamızda 'Ben memnundum, evet çocuğum o okula devam etti' diyen tek bir ebeveyn bile olmadı." ifadesini kullandı.
Ailelerin daha kayıt sürecinde sorun yaşadığına vurgu yapan Kaya, şöyle devam etti:
"Okul idaresi genelde şu şekilde davranıyor, 'Şu an çocuğunuzu alamayız, bütün sınıflarımız dolu' halbuki tipik gelişimi gösteren bir çocuk kayda geldiğinde okul idaresi, 'Hay hay buyurun' diyor. Bazı okul idarecileri de 'Çocuğunuzu kabul edemeyiz. Okulumuzda hiç özel gereksinimli çocuk yok. Buna yeterli personelimiz yok, velilerimiz bu konuda hoşgörülü değil en iyisi sizi şu okula göndereyim' deyip, aileleri başka özel okullara yönlendiriyorlarmış."
Benzer sorunların devlet okullarında da yaşanabildiğini aktaran Kaya, "Bundan 5-10 yıl önceye göre devlet okulları da bu çocukları almak istemiyordu ama şu anda devlet okullarında bu sorun azaldı yani özel okullara göre çok azaldı. Devlet okullarında özel gereksinimli çocukların kabul oranı, özel okullara göre daha fazla." şeklinde konuştu.
- "Çocuklar duygusal, bazen de fiziksel olarak örseleniyor"
Çocuğunu özel okula kaydettirebilen ebeveynlerin bu kez eğitim sürecinde problemlerle karşılaştığına işaret eden Kaya, şunları kaydetti:
"Aileler, '(Okul yönetimi) sizi potansiyel müşteri olarak görüyor, potansiyel müşteriliğiniz nereye kadar giderse oraya kadar gidiyor.' diyor. Öğretmen tutumları, rehberlik servisinin güzel yönlendirilmemesi, yönetici tutumları, özel gereksinimli çocuklarla ilgili var olan problemlere okulun yaklaşımı, öğretmenlerin yetersizliği. Hatta bazı aileler çocuklarının özel okullarda şiddet gördüğünü bile belirtti. Kendilerine ek destek sunulmadığını belirtti. Çocuklarının hem duygusal, bazen de fiziksel olarak örselendiğini söyledi."
Kaya, bazı öğretmenlerinse özel gereksinimli çocuklara nasıl yaklaşması gerektiğini bilmediğini belirterek, "Ebeveyn şunu ifade ediyor, 'Öğretmen oğlumdan korktu' eğer ki öğretmen çocuktan korkmuşsa çocuğa yaklaşmıyordur, uzakta duruyordur, çocukla ilgilenmiyordur. Sonrasında rehber öğretmenlerin özel eğitim konusunda hiçbir şey bilmediklerini, bu öğretmenlerin genelde yeni mezun öğretmen olduklarını ve özel eğitim alanında deneyimli olmadıklarını söylediler." ifadesini kullandı.
- "Bilinçsiz veli tutumları özel gereksinimli çocukları istenilmeyen kişi haline getiriyor"
Özel gereksinimli çocukların karşılaştığı bir diğer problemin akran zorbalığı olduğuna dikkati çeken Kaya, "Aileler çocuklarının akran zorbalığının en uç noktasını yaşadığını dile getirdi. Peki bu akran zorbalığıyla ilgili okulda herhangi bir tedbir alınıyor mu? Hayır. Sınıf öğretmeni özel gereksinimli çocukla ilgili oluşan problemde nasıl tedbir alacağını bilemediğinde ne oluyor? Olay ebeveynlere aksediyor." değerlendirmesini yaptı.
Kaya, bu noktada bilinçsiz veli tutumlarının sorunu daha da çözümsüz hale getirdiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Veliler diyor ki 'Orada bir çocuk varmış onun yüzünden öğretmen dersi hiç anlatamıyormuş' bu sefer sınıftaki özel gereksinimli çocuk istenilmeyen çocuk haline geliyor ve diğer çocuklar akran zorbalığı yapmayı kendilerinde hak görüyor. Düşünsenize öyle ortamda olduğunuzu. Anneniz babanız böyle bir çocuktan şikayetçi, öğretmeni ne yapacağını bilmiyor, çocuklar 'Ya bu çocuğu kimse sevmiyor zaten ben de ona her şeyi yapabilirim' diye düşünebiliyor."
- "Özel okullardaki özel gereksinimli çocuklarla ilgili neden istatistik tutulmuyor?"
Türkiye'de özel okullardaki özel gereksinimli çocuklarla ilgili istatistik tutulmadığını aktaran Kaya, şu değerlendirmede bulundu:
"Devlet okullarındaki özel gereksinimli çocuk sayısı mevcut ama özel okullarda, parayla hizmet veren okullarda bu istatistik mevcut değil. Neden mevcut değil? Bunun sorgulanması gerek. Bu istatistik niye yok? İlgili kurumlar, kişiler tarafından araştırılması gerek. Ülkemizde hangi özel okulda kaç tane özel gereksinimli öğrenci var? Acaba ebeveynler özel gereksinimli çocuğunu o okullara kaydettirmek istediğinde, ettirebiliyor mu? Bence bunların istatistiğinin tutulması lazım."
Kapsayıcı eğitimin sistematik olarak ilerlemesi gereken bir hizmet olduğunu kaydeden Kaya, "Sınıfa özel gereksinimli çocuk gelecekse, okul rehberlik servisi ve sınıf öğretmeni, tipik gelişim gösteren çocuklara sınıfa gelecek çocuk hakkında bilgilendirme yapmalı. Sonrasında tipik gelişim gösteren çocukların aileleriyle veli bilgilendirme toplantıları yapılması gerekir." diye konuştu.
- "Bugünün çocukları yarının yetişkinleri olacak"
Bugünün çocuklarının yarının yetişkinleri olacağına dikkati çeken Kaya, "Özel gereksinimli çocukları izole edersen, tamamıyla ayrıştırılmış ortamda, ayrıştırılmış şekilde tipik gelişim gösteren bireylerden uzak şekilde bu çocukları eğitmeye çalışırsan ileride daha büyük sorunlar ortaya çıkar." ifadesini kullandı.
ABD'de kızını kreşe verdiği gün yaşadığı bir deneyimi anımsatan Kaya, sözlerini şöyle tamamladı:
"Sınıftakilerden biri down sendromlu ama yetişkindi. 'Bunlar çocuk, down sendromlu orada ne yapıyor?' diye düşündüm. Bu alanda çalışan akademisyenim, ilk başta bana bile garip geldi. Sonrasında öğrendim ki Sarah, ismi Sarah'dı, orada yardımcı öğretmenlik yapıyordu. Benim 3,5 yaşındaki çocuğum için artık down sendromlu olsun, otizmli olsun veya zihin yetersizliği olsun herkes aynı. Çünkü daha 3,5 yaşındayken ona down sendromlu biri öğretmenlik yaptı. Kızım orada hiç kimseyi ayırt etmemeyi, insanları farklılıklarıyla kabul etmeyi öğrenmiş oldu."