TÜRKÇE'NİN DOĞRU KULLANIMINDA KONUŞMA VE YAZI DİLİNİN ETKİSİ
Kültür dili diye de niteleyebileceğimiz yazı dili toplumun temel ve en önemli birleştirici belirleyicisidir. Türkçemiz bizim tarafımızdan ne denli doğru ve nitelikli kullanılırsa toplumumuzun temel yapı taşı da o denli güçlü olur. Burada gözetilmesi gereken temel nokta dile hâkimiyet ve eğitimin pekiştirici özelliğidir. İlim ve edebiyat dili olarak da isimlendirebileceğimiz yazı dili, dilin ulaştığı nihai noktadır. Dilin tüm kuralları ve sahip olduğu özellikler yazı dilinde bariz olarak görülmektedir.
Dil her ne kadar ortak bir kullanım gerektirse de, burada konuşma ve yazı dilinin farklı özellikleri olduğu unutulmamalıdır. Nitekim bu iki kavram aslında birbirinden farklılıklar arz etmektedir. Zira konuşma dili günlük hayatta kullandığımız, fazla bir kelime potansiyeline sahip olmayan doğal bir dildir. Dile hâkimiyet ne denli fazlaysa kendimizi de aynı oranda ifade edebiliriz. Burada yine okumanın, kendini geliştirmenin ve eğitimin önemi devreye girmektedir.
Toplumu toplum yapan uygarlık ölçütü ve milli kültürüdür. Dil, işte tam burada önem arz eder. Toplumun, medeniyetin oluşumu, tarih içindeki gelişim süreci ve kendine has milli kültürü ancak ve ancak dilin doğru kullanımı ile net bir şekilde ifade bulur. Çünkü dilin temel ve en belirgin özelliği her toplumun sahip olduğu milli kültürünü yansıtması açısından önem taşımasıdır. Dili birey açısından ele alırsak dile hâkimiyet, kişinin kendini doğru ve yalın bir şekilde ifade edebilmesinde temel noktadır. İnsanın iç dünyası ve düşünceleri ona özeldir. Kendini ifade etmesi, düşünce ve duygularının anlaşılması ancak dil vasıtasıyla olur. Çünkü dil düşünmenin, kendini anlatabilmesinin önemli bir aracıdır. Türkçemizi ne denli doğru kullanırsak kendimizi de o ölçüde rahatlıkla dile getirebiliriz.
Konuşma dili diye isimlendirdiğimiz dili kullanırken genellikle fazla kelimeye ihtiyaç duymayız ve burada beden dilinin de belirleyici etkisi rahatlıkla görülebilir. Günlük hayatta kullanılan, doğal ve yaşayan bir dil olan konuşma dili aynı toplum içinde bile olsa yaşanılan bölgeye göre bazı farklılıklar taşıyabilir. Bu farklılıklar gerek ağız gerekse şive açısından görülebilir. Ülkemiz sınırları içinde bu farklılıklara oldukça sık rastlanmaktadır. İnsanımızın bulunduğu farklı coğrafyalarda, bu oldukça hoş ve o bölgenin kendine ait kültürüyle ilintilidir. Pek çok farklı yapısal ve yöresel özellikler kültür mozaiğimizin dikkat çekici bir yanını temsil etmektedir. Yazı dili ise konuşma diline oranla birleştirici ve kalıcı olma özelliğiyle ‘’kültür dili’’ de diyebileceğimiz müşterek bir dildir.
Önce de belirttiğimiz gibi iletişimin ana unsuru olan dil doğru kullanıldığı takdirde, gerek bireyin gerek toplumun kendini ifade edebilme yetisini o denli kolaylaştırır. Tabi ki burada dile hâkimiyet temel ilkedir. Aydın ve bilinçli bir toplum ancak eğitime, bilime verdiği hassasiyetle kendini gösterebilir. Küçük yaşlardan itibaren toplumun her kesiminin milli kültüre ve değerlerine sahip çıkması da göz ardı edilmemesi gereken bir diğer noktadır.
Dilimiz, Türkçemiz toplumumuzun belirleyicisi ve özellikle insanımızın aynasıdır. Özümüz, milli değerlerimiz, geçmişimiz dolayısıyla geleceğimiz ve en önemlisi kimliğimiz Türkçemizde saklıdır. Dilimizi korumak bizim yegane ve temel görevimizdir. Yabancı kelimelerin istilası ve kullanımı Türkçemize aykırıdır. Yabancı dillerden dilimize geçen kelimeler Türkçemizi tehdit edici boyutta kirletmektedir. Dikkat edilmesi gereken dilimizin yapısını, özünü yitirmeden ve tabi ki yazım kurallarını da göz ardı etmeden mümkün mertebe dilimize sahip çıkmaktır.
Küçük yaşta kazanılan okuma alışkanlığı ve okuma sevgisi kişinin gelişim sürecindeki en önemli temel yapı taşıdır. Eğitim ömür boyu devam eden bir süreçtir. Okul, aile ve birey arasında gelişen bu önemli olgu toplumun da katılımıyla bireyin hayatında önemli bir katman teşkil eder. Eğitimin doğal sonucu olarak birey ve toplum ortak bir gelişim yaşar. Dilin doğru kullanımının ve dile hâkimiyetin bu gelişimdeki önemi ise yadsınamaz bir gerçektir.
Dile hâkimiyet, okuma alışkanlığının kazanılması ile pekişir. Gerek konuşma dili gerekse yazı dili zaman içinde bireyin ve toplumun ortak çabası ile gelişir. Milli kültürün en önemli unsuru olan dil geliştiği sürece Türkçemizi de o denli net ve doğru kullanabiliriz. Hem birey olarak hem de toplum olarak dilimize sahip çıktığımız sürece Türkçemiz daha zenginleşecek ve her alanda dünyanın sayılı ülkeleri arasına girme şansımız daha ileri seviyede olacaktır. Çünkü diline sahip çıkan bir toplum milenyum çağında çıtayı en yüksek seviyede tutmaya adaydır. Gelişen dünyada geride kalmamak ancak buna bağlıdır. Bilimin, teknolojinin tepe noktaya eriştiği günümüz koşulları bunu zorunlu kılmaktadır. Her gün, her an yapılan yenilikler, inanılmaz buluşlar ve gelinen nokta insanoğlunun başarısını gözler önüne sermektedir. Bu amansız yarışta Türkiye olarak var olmak kendimizi her alanda geliştirmek ve kanıtlamakla mümkündür. Dilimize sahip çıktığımız sürece önümüzdeki engelleri geçmek hiç de zor olmayacaktır.