1938 tarih ve 3512 Sayılı Cemiyetler Kanunu’nun 12. Maddesinde “Devlet, hususi idareler, belediyelerle Devlete bağlı kurumlardan bir hizmet karşılığı maaş ve ücret alanlar, bulundukları işin sıfat ve mahiyetiyle cemiyet kuramazlar” hüküm bulunuyordu.
Bu durum memurların örgütlenme oranlarını, kamu görevlileri arasında bir örgüt kültürü oluşmasını da ciddi anlamda olumsuz etkilemişti. Hatta sonraki zamanlarda da sendikalar kurulmaya başlansa da bunun etkisi görülmüş, bir araya gelmekte zorlanılmış, faaliyetler, çalışmalar olması gerektiği düzeye getirilememiştir.
Memur sendikacılığı için 1961 Anayasası’nda memura tanınan sendika kurma ve üye olma hakkı bir dönüm noktası, başlangıçtır. O dönemin siyasi iradesinde, işçi sendikalarına olumsuz bir bakış açısı vardı. Memurlar için de; “işvereni Devlet, adı üstünde “Devlet memurları”, hakları Devletin güvencesi altında düşüncesiyle” memur sendikacılığını gereksiz gördü. 1961 Anayasası hazırlanırken de herkesin temel hak ve özgürlükleri koşulsuz kullanabilmesi gerektiği düşünülerek 46. Maddede yapılan değişiklikle memurlara 624 Sayılı Devlet Personeli Sendikalar Kanunu ile sendika kurma hakkı gelmiştir. Ancak TBMM’de görüşülmesi uzun sürmüş 1965’te yasalaşmıştır. Bu kanun meclise gelirken Devlet Personeli Meslek Teşekkülleri Kanunu Tasarısı olarak gelmiştir. “Sendika” kelimesinin kullanılmasından dahi imtina edilmesi dikkat çekicidir.
İlk memur sendikası olarak kanununun yürürlüğe girmesinin hemen ertesi günü 18 Haziran 1965’te “Türkiye Devlet Büro Görevlileri Sendikası “kurulmuştur. İlk sendikanın kurulmasının ardından ilk altı ayda kurulan sendika sayısı 200’lü rakamları bulmuştur. Üç yıl içinde 400, 1971’de yasak getirildiğinde ise 650 civarı sendika mevcuttu.
Bu sendikaların bir kısmı Ereğli Kömür İşletmesi Personel Sendikası gibi işyeri, bir kısmı da Türkiye Öğretmenler Sendikası gibi meslek sendikaları olarak kurulmuş, ülke genelinde örgütlenmeyi hedeflemişlerdir.
Bugün çoğumuzun eleştirdiği çok sayıda sendikanın kurulması, kimilerinin üyelerinin çok az sayıda olması 6 yıllık bu sendikalleşme sürecinde de vardı. Sadece on tanesinin üye sayısı 5 binin üzerindeydi. Bu on sendikanın içinde de sadece iki tanesinin Türkiye Öğretmenler Sendikası ve İlkokul Öğretmenleri Sendikasının üye sayısı 10 binin üzerindeydi.
1960’lı yılların sonlarına doğru sendikalar STK olmalarının bilinciyle bir takım gösteri ve protestolarda bulunmuş, bunlar da 1971’de ülke genelindeki gerginliği önlemek için gidilen Anayasa değişikliğinde memur sendikacılığının da bunan nasibini almasında etken olmuştur.
Anayasanın 46. Maddede değişiklik yapılarak, maddenin birinci fıkrasındaki “çalışanlar” ibaresi “işçiler” olarak değiştirilmiştir. 119. Maddeye de Devlet memurlarının siyasi parti ve sendikalara üye olamayacağına dair de madde eklenmiş, 1972’de de 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda bile Sendika kurma hakkıyla ilgili madde yürürlükten kaldırılmıştır.
Bir sonraki yazımızda bu yasaktan günümüze kadar olan süreci sizlerle paylaşacağım.
Gülay ÇETKİN