Onca emek, onca zaman nasıl hiç edildi?
Eğitim/öğretimle heba olmuş yıllar nasıl bir anda yok sayıldı?
“Toplu sözleşmelerde atılan öngörüsüz imzalar,
Enflasyon ve hayat pahalılığı ile iyice eriyen maaşlar,
Destekleme Yetiştirme Kurslarının kapatılması,
Plansız atamalarla Öğretmen başına düşen ders sayısınız azalması,
Seçmeli derslerin çoğunun kapatılması,”
Bir kahve parası bile etmeyen ek ders ücreti”
vb hususlarla Öğretmenlerin geliri çok düştü.
Eğitim öğretimle ömrünü heba eden eğitimciler tükenmişlik sendromunda.
***
Güzel, refah bir yaşam sürmek için gecesini gündüzüne katıp maddi manevi ter döken öğretmenler, bir hiç olan maaşları ile “öğrenci” hayatı yaşar oldu.
Öyle ki bir Öğretmen, tek başına yaşam kuramaz hale geldi.
Bilhassa büyükşehirlerde iki üç öğretmen bir araya gelip ortak ev kiralayarak ancak barınma ihtiyacını karşılayabiliyorlar.
Maaşın yarısı hatta yarısından fazlası doğrudan ev kirasına gidiyor.
Bunun ulaşımı, yemeği, elektrik, su, doğalgaz, telefon faturaları da eklenince maaştan geriye hiçbir şey kalmıyor.
Hatta yetmediği için kredi kartına borçlanılıyor.
Daha trajik olanı ise bu hesap tek kişilik.
Bir de aile olarak, çocuğun ve evin ilave masraflarını düşünün.
***
Tarihin hiçbir döneminde Öğretmenler böyle bir ekonomik kriz içerisine girmediler.
Mesleğinin daha ilk yıllarında araba alabilen hatta biraz borçlanıp ev alabilen Öğretmenler şimdi kiralarını zor ödüyor.
İstediği şehirde tek başına hem hayatını idame ettirip hem de kolaylıkla birikim yapabilen Öğretmenler şimdi çift maaş ile ancak ayı kurtarabiliyor.
Orta halli semtlerde bile ev kiralayamaz duruma geldiler.
Sabahı küçük bir simit çay ile öğle arasını da evden getirilen yemek ile tamamlayarak boğazlarından kısmaya başladılar.
30-40 yıllık çalışma neticesinde huzurlu bir yaşamın tadını çıkarması gereken Öğretmenler, kuş olan emekli maaşları hasebiyle emekli olamıyor.
***
Bu yaşama tutunma çabası ile Öğretmen;
Nasıl bir motivasyon ile mesleğine tutunacak?
Nasıl idealist bir yaklaşım sergileyecek?
Nasıl verimli olacak?
***
Peki bu durumun sorumlusu kim?
Bu hususta en büyük sorumlu; ağzını doldura doldura zam isteyemeyen, zam sözcüğünü ağzına almaktan çekinen sendikalardır.
Ve bu sendikalara güç veren Öğretmenler…
Hekimler ve işçiler, ses getiren eylemler yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar.
Öğretmenler ise derin bir sessizlik içinde...
***
Şimdiden uyaralım;
Nasıl emekli maaşı bir zamanlar asgari ücretin iki katı iken şimdi altında kaldı ise Öğretmenler de aynı durumla karşılaşabilir
Süreç böyle ilerlerse ömrünü eğitim öğretimle heba eden Öğretmenler ülkenin en yoksul kesimi olmaya aday.
Bu netice ile karşılaşmak istenmiyor ise Öğretmenlerin yapması gereken çok açık.
Öncelikle göstermelik twitler haricinde hiçbir şey yapmayan sendikaları sorgulamaları elzem.
İdeolojik hususlarda anında sokağa inip eyleme geçen ama konu Öğretmenlerin hakları olunca 3 maymunu oynayan sendikaları…
Eğitimci Yazar Mehmet GÜLER