Birçok ülke çocukları dijital ortamların olası risklerinden korumak amacıyla çeşitli yasal ve yönetsel düzenlemelere yönelirken, bu süreçte temel bir soru öne çıkmaktadır: Çocukların dijital ortamlarda korunması, katı yasaklarla mı sağlanmalıdır, yoksa bilinçli ve güvenli kullanım becerilerinin geliştirilmesiyle mi? Türkiye’de çocuklar genellikle 8–12 yaş aralığında ilk akıllı telefonlarıyla tanışmakta ve sosyal medya platformlarına, yasal yaş sınırlamalarına rağmen, erken yaşlarda erişim sağlamaktadır. Bu erken dijital temas; dikkat dağınıklığı, uyku düzeninde bozulmalar, siber zorbalık, mahremiyet ihlalleri ve gelişimsel açıdan uygun olmayan içeriklere maruz kalma gibi çeşitli riskleri beraberinde getirmektedir. OECD ve PISA verileri, dijital ortamların çocukların yaşamında kalıcı bir gerçeklik hâline geldiğini ve bu alanın yalnızca bireysel tercihlerle değil, yapısal politikalarla ele alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte dijital dünyayı tamamen yasaklamaya yönelik yaklaşımlar, çocukların dijital gerçeklikten kopmasına ve uzun vadede risklerle baş etme becerilerinin zayıflamasına yol açabilmektedir. Bu nedenle çocukları hem gerçek yaşamda hem de dijital ortamlarda karşılaşabilecekleri durumlara karşı bilinçlendiren bütüncül bir yaklaşım daha sürdürülebilir bir çözüm olarak değerlendirilmektedir.Bu yaklaşımın etkili biçimde uygulanabilmesi, aile, okul ve devlet politikalarının birbirini tamamlayan bir yapı içinde ele alınmasını gerektirmektedir. Aileler, çocukların dijital yaşamını şekillendiren en temel sosyal çevreyi oluşturmaktadır. Ekran süresine ilişkin esnek ancak tutarlı sınırların belirlenmesi, çocukların dijital deneyimlerinin ebeveynlerle birlikte değerlendirilmesi ve eleştirel düşünme becerilerinin desteklenmesi, dijital risklerin azaltılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Ailenin yasaklayıcı değil rehberlik edici bir tutum benimsemesi, çocukların dijital ortamlarda daha güvenli ve bilinçli davranışlar geliştirmesine katkı sağlamaktadır.Okullar, dijital okuryazarlığın kazandırılmasında temel kurumsal yapılardan biridir. Öğrencilerin doğru bilgiye erişme, bilgiyi eleştirel biçimde değerlendirme, gizlilik ve güvenlik ayarlarını kullanabilme, dijital ayak izi farkındalığı geliştirme ve siber zorbalıkla mücadele etme becerileri kazanmaları, onların dijital vatandaşlık rollerini güçlendirmektedir. OECD ve PISA bulguları, dijital becerilerin öğrenme süreçlerinin ayrılmaz bir parçası hâline geldiğini ve eğitim sistemlerinin bu becerileri yapılandırılmış biçimde kazandırmasının önemini vurgulamaktadır.Türkiye’de çocukların dijital ortamda korunmasına yönelik politikalar Millî Eğitim Bakanlığı ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu başta olmak üzere çeşitli kurumlar aracılığıyla yürütülmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından uygulamaya konulan dijital güvenlik ve medya okuryazarlığı odaklı çalışmalar, öğrencilerin dijital risklere karşı farkındalık geliştirmelerini amaçlamaktadır. BTK bünyesinde faaliyet gösteren Güvenli İnternet Merkezi ise çocuklar, aileler ve öğretmenlere yönelik rehberlik hizmetleriyle bu süreci desteklemektedir. Bu uygulamalar, çocukların dijital ortamda korunmasını yalnızca erişim kısıtlamalarıyla değil, eğitim ve bilinçlendirme yoluyla ele alan bir yaklaşımı yansıtmaktadır.UNICEF’in vurguladığı üzere, çocukların çevrimiçi güvenliği yalnızca yaş sınırları ve yasaklarla sağlanamaz; çocukların dijital becerilerle güçlendirilmesi gerekmektedir. Uluslararası veriler ile Türkiye’de yürütülen politikalar birlikte değerlendirildiğinde, dijital ortamların çocukların yaşamında kaçınılmaz bir yer tuttuğu ve bu alanın çocuk hakları perspektifiyle ele alınmasının zorunlu olduğu görülmektedir. Bu bağlamda kalıcı çözüm; aileyi bilinçlendiren, okullarda dijital okuryazarlığı güçlendiren ve devlet politikalarıyla desteklenen bütüncül bir dijital güvenlik kültürünün oluşturulmasıdır. Çocukların sosyal medyadan tamamen uzak tutulması yerine, güvenli ve bilinçli bir dijital yaşamın içinde yetişmeleri, hem gelişimlerini desteklemekte hem de dijital risklerle daha sağlıklı biçimde baş edebilmelerini mümkün kılmaktadır.
