Eğitim/öğretimle heba olmuş yıllar nasıl bir anda yok sayıldı?
Kötüleşen ekonomik verilere rağmen gereken mali iyileştirmenin yapılmaması,
Destekleme Yetiştirme Kurslarının kapatılması,
Ders sayısının azalması,
Seçmeli derslerin kapatılması,
Bir kahve parası bile etmeyen ek ders ücreti
Toplu sözleşmelerde atılan öngörüsüz imzalar,
Enflasyon ve hayat pahalılığı ile iyice eriyen maaşlar,
vb hususlarla eğitimcilerin geliri çok düştü.
Eğitim öğretimle ömrünü heba eden eğitimciler tükenmişlik sendromunda.
Güzel, refah bir yaşam sürmek için gecesini gündüzüne katıp maddi manevi ter döken eğitimciler, bir hiç olan maaşları ile “öğrenci” hayatı yaşar oldu.
Öyle ki bir tek maaş ile yaşam kurulamaz hale geldi.
Maaşın yarısı hatta yarısından fazlası doğrudan ev kirasına gidiyor.
Bunun ulaşımı, yemeği, elektrik, su, doğalgaz, telefon faturaları da eklenince maaştan geriye hiçbir şey kalmıyor.
Hatta yetmediği için kredi kartına borçlanılıyor.
Daha trajik olanı ise bu hesap tek kişilik.
Bir de aile olarak, çocuğun ve evin ilave masraflarını düşünün.
Tarihin hiçbir döneminde eğitimciler böyle bir ekonomik kriz içerisine girmediler.
Mesleğinin daha ilk yıllarında araba alabilen hatta biraz borçlanıp ev alabilenler şimdi kiralarını zor ödüyor.
İstediği şehirde tek başına hem hayatını idame ettirip hem de kolaylıkla birikim yapabilenler şimdi çift maaş ile ancak ayı kurtarabiliyor.
Orta halli semtlerde bile ev kiralayamaz duruma geldiler.
Sabahı küçük bir simit çay ile öğle arasını da evden getirilen yemek ile tamamlayarak boğazlarından kısmaya başladılar.
Bu yaşama tutunma çabası ile nasıl bir motivasyon ile mesleğine tutunacaklar?
Nasıl verimli olacaklar?
Eğitime, eğitimciye değer vermeyen bir toplumun geleceği olamaz?
