Lâ-Edrî (Bilmiyorum) diye meşhur bir şairimiz var. Zamanla adı unutulmuş ya da hiç bilinmeyen şairler, beyitler söylemişler, adları yazılmamış ve eserleri Türk milletine mal olmuş. Onların adı bilinmese de beyitleri âdeta anonimleşip atasözü haline gelmiş. İşte onlardan biri:rn“Zâlimin rişte-i ikbâlini bir âh keser rnMâni’-i rızk olanın rızkını Allâh keser.”rn(Zalimin yükselme, ilerleme, kalkınma, azgınlaşma isteklerinin ipini bir ah keser. Başkasının rızkına engel olanın rızkını Allah keser.)rnZalim demek, hakkına razı olmayan, Allah’ın kendisi için verdiği kabiliyetleri, bilgisi, tecrübesi, ehliyeti ve liyakati dışında haksızca hak talep eden ve alan demektir. Zalim, haksız hukuksuz, saygısız, kanaatsiz, usulsüz, kanunsuz şekilde başkasının hayatını karartan, kendi kişisel ihtirasları, haksız hırsları adına başkalarını çiğneyip geçen, masumları, mazlumları tepeleyen gaddar demektir. rnZalim kişi, insanlar üzerinde Firavunlaşma ve Karunlaşma ihtirası ile önce Allah inancını yok eden, sonra vicdanını karartan, sonra da hiç acımadan mazlum ve masum insanların hayatını karartan alçak demektir. Zalim, masumların omzuna basıp onları gerekirse kitleler halinde yoksulluğa, hastalığa, geriliğe, ölüme sürükleyen canavardır. Zalim, kendi nefsini, egosunu tanrılaştırmak için yapamayacağı kötülük olmayan gözü dönmüş, yönü şaşmış bir serseridir. Zalim, koltuk, makam, mevki kapmak için, hak etmediği çok paraya sahip olmak için büyük kitleleri ezer, siler, yok sayar. rnBöyle durumlarda zulme uğrayan, haksızlığa maruz kalan kişiler ve milletler adına cesur insanlar çıkar, bu duruma itiraz ederler, mücadele ederler, hak aramak adına fedailik yaparlar, gasp edilen haklarını geri almak için her türlü fedakârlığa hazırdırlar. Kişilerin ve milletin haklarını, hukukunu, değerlerini, malını mülkünü, toprağını, kaynaklarını, emeğini, alın terini, kimliğini, millî ve manevî kutsallarını yok eden ya da etmek isteyen zalimlere karşı cesur aydınların kararlı mücadelesi, mazlum ve mağdur millet adına çekilen derinden bir âhtır. Cesur, kararlı ve mücadeleci aydınların ve önderlerin hem dışardan gelen yabancı emperyalist zalim devletlere yani haricî bedhahlara, hem içerden onlarla işbirliği eden iç hainlere, devlet millet düşmanlarına yani dahilî bedhahlara karşı azimli, ısrarlı, kararlı, şevk ve heyecan dolu haykırışı, zalimlerin ikbal ipini kesen; hatta yakan ateşli bir âh sesidir. rnZiya Paşa Terkib-i Bendinde bu konuyla ilgili benzer bir yaklaşım ortaya koymuştur. Şöyle der:rn“Zâlim yine bir zulme giriftâr olur âhirrnElbette olur ev yıkanın hanesi viran”rn(Zalim, yaptığı onca zulümden sonra, en sonunda yine kendisinin yaptığı gibi başkaları da ona zulmeder. Nitekim başkasının evini yıkanın evi de başkaları tarafından yıkılır.)rnAllah, yarattığı her kulunun rızkını kararlaştırmış, belirlemiştir. Bu durum, bir ayetle de belirtilmiştir: “Yeryüzündeki bütün canlıların rızkı sadece Allah’a aittir.” (Hud, 6). Dolayısıyla Allah tarafından taksim edilen rızka mani olmak, engel olmaya kalkmak, başkasının rızkını gasp etmek, elinden almak, çalmak çırpmak en büyük zulümdür. Bu durum, bir iş yerinde, resmî ve özel bir kurumda, bir ailede, mahallede, köyde, kasabada, şehirde ya da değişik şekillerde bireysel planda olabildiği gibi, siyasi ve idari manada da olabilir. Bir milletin yeraltı yer üstü zenginliklerini, madenlerini, toprağını, alın teri, beyin nuru ürünlerini yani maddi ve manevi her varlığını haksız hukuksuz yere yağmalamak, ona buna peşkeş çekmek o milletin rızkına mani olmak demektir. rnKendi rızkına, kendi maaşına, ücretine, mal varlığına kanaat etmeyip de alavere dalavere ile, hile ile, kanun düzenbazlığıyla, siyaset oyunlarıyla mazlum ve mağdur milletin rızkını elinden alan zalimlerin rızkını Allah keser, yok eder, ellerinden alır. Nitekim almıştır da. Nice Şah Pehleviler, Saddam Hüseyinler, Kaddafiler, Hüsnü Mübarekler, onlar bunlar hep kendi milletlerinin rızkına mani olmuşlardır, ama sonunda feci akıbetleriyle Allah da onların rızkını kesti.rnTürk edebiyatının bilge şairlerinden Ziya Paşa Terkib-i Bendinde bu konuyla ilgili olarak benzer şekilde şunları söylüyor:rn“Rızk-ı maksûma kanaattir meâli hikmetinrnGâh hırs-ı nev-şikâr ile şikâr elden gider.rn(Hikmetin manası, kendisi için Allah tarafından belirlenen rızka kanaat göstermektir. Zaman olur insan, yeni bir av yakalama hırsıyla elindeki avdan olur.)rnSaygın bir insan tarifi: Başka insanları da kendisi gibi bir insan bilmek, onların haklarına saygı duymak ve korumak, haddini bilmek, onlar üzerinde haksız hukuksuz şekilde Firavunca siyasi ve Karunca maddi bir saltanat oluşturmamak, onların rızkını yağmalamamak, kendisi için belirlenen rızka kanaat etmektir.