90’larda bayram: mahalleye sinen kolonya kokusu, annelerin tel tel dökülen baklavaları ve çocukların ceplerine doldurulan şekerlerle doluydu.
Bayramdan birkaç gün önce başlayan temizlik telaşı, tüm evde hummalı bir hareketlilik yaratırdı. Perdeler yıkanır, koltuklar silinir, vitrinler düzenlenirdi. Misafir gelecekti çünkü; en güzel tabaklar, en parlak bardaklar o gün içindi. Çocuklar için ise en heyecan verici kısım, bayramlık alışverişiydi. Naylon poşet içinde eve getirilen yeni elbiseler günler öncesinden yastık altına konurdu, sabah giymek için.
Bayram sabahı erkenden kalkılırdı. Büyükler camiye gider, çocuklar bayramlaşmak için sabırsızlanırdı. Aile büyüklerinin elleri özenle öpülür, alınlar dua ile sıvanırdı. Ardından mendile sarılı bozuk paralar, “çikolata da alırsınız” denilerek ceplere sıkıştırılırdı. Her çocuk en fazla bahşişi toplamak için sokak sokak gezerdi. O zamanlar kapılar kilitli değildi; her komşunun kapısı, bayramda çalan her zile gülümseyerek açılırdı.
Televizyonda Türk Filmleri döner, TRT’de bayram özel programları başlardı. “Bayram şekeri” denen o sert ama güzel kokulu şekerlerden avuç avuç yenirdi. En çok da aile bir araya gelince bayram olurdu. Dede sandalyesinde, anne mutfakta, kuzenler halının üzerinde oyun oynarken bayramın asıl tadı çıkarılırdı.
Telefonla değil, yüz yüze kutlanırdı bayram. İnsanlar birbirine sarılır, göz göze gelirdi. O yüzden 90’larda bayram, biraz daha sıcak, biraz daha gerçekti. Teknolojinin henüz aramıza girmediği, kalpten kalbe kurulan köprülerle geçen bir zamanın adıdır 90’larda bayram.