10698,13%1,25
42,31% 0,17
49,10% -0,05
5529,70% -0,38
9189,23% -0,32
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun yeniden gündeme getirdiği Siloam yazıtı, Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik ilişkilerde uzun süredir devam eden bir tartışma konusu. Kudüs'te 1880 yılında bulunan bu 2700 yıllık İbranice yazıt, sadece arkeolojik bir eser olmanın ötesinde, İsrail için sembolik, tarihi ve dini bir öneme sahip. Türkiye ise bu eseri kendi topraklarından çıkan kültürel bir miras olarak görüyor ve iade taleplerini reddediyor.
Siloam Yazıtı Nedir ve Neden Bu Kadar Önemli?
Kudüs, İsrail, Filistin, İbranice, tarihsel bağ, antik eser, Kral Hizkiya
Siloam yazıtı, Kudüs'teki Siloam Tüneli'nin duvarında keşfedilen ve İbranice'nin en eski örneklerinden birini barındıran altı satırlık bir metin. M.Ö. 8. yüzyıla tarihlenen bu eser, İncil'de de adı geçen Kral Hizkiya döneminde, Kudüs'e su sağlamak amacıyla inşa edilen tünelin yapım sürecini anlatıyor.
İsrail, bu yazıtı Yahudi halkının Kudüs'teki binlerce yıllık tarihi ve kültürel varlığının somut kanıtı olarak görüyor. Yazıt, sadece dini bir figür olan Kral Hizkiya'nın icraatlarını belgelemekle kalmıyor, aynı zamanda modern İsrail devletinin Kudüs üzerindeki tarihsel iddiasını güçlendiren bir unsur olarak da kullanılıyor. İsrail'e göre bu eser, Yahudilerin Kudüs'le olan bağını ve şehrin Yahudi köklerini ispatlıyor.
Türkiye'nin Pozisyonu: Neden İade Edilmiyor?
İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Osmanlı İmparatorluğu, kültürel miras, iade talepleri, Filistin toprağı, hukuki süreç, diplomatik gerilim
Siloam yazıtı, keşfedildiği 1880'lerde Kudüs, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçasıydı. Yazıt, o dönemde çalınmasını önlemek amacıyla dönemin başkenti İstanbul'a getirilerek Müze-i Hümayun'a (bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzeleri) teslim edildi. Türkiye, bu eserin kendi topraklarından çıkarılan bir kültürel miras olduğu ve müze envanterine yasal yollarla kaydedildiği görüşünü savunuyor.
İsrail'in yazıtı geri almak için yaptığı diplomatik girişimler defalarca sonuçsuz kaldı. 1998'de dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'dan iadesini isteyen Netanyahu'ya, Türkiye bu talebi reddetti. Benzer şekilde, 2007'de Kudüs Belediye Başkanı'nın "iyi niyet jesti" olarak talep etmesi ve 2018'de İsrail Kültür Bakanı'nın "İki fil karşılığında verin" şakası da karşılık bulmadı.
Türkiye'nin iadeyi reddetmesindeki en önemli gerekçelerden biri, yazıtın keşfedildiği Doğu Kudüs'ün bugün uluslararası hukukta Filistin toprağı olarak kabul edilmesi. Türk yetkililer, yazıtın üçüncü bir ülke olan İsrail'e devredilmesinin söz konusu olmadığını belirtiyor.

Netanyahu'nun Yeni İddiaları ve Erdoğan'ın Kudüs Vurgusu
Benjamin Netanyahu, Recep Tayyip Erdoğan, Kudüs meselesi, tarihi bağlar, diplomasi, jeopolitik
Netanyahu, yakın zamanda yaptığı bir konuşmada, 1998 yılında Mesut Yılmaz'dan yazıtı istediğini ve karşılığında İsrail müzelerindeki Osmanlı eserlerini teklif ettiğini yeniden anlattı. Netanyahu'nun iddiasına göre, Yılmaz bu talebi, "İstanbul'un belediye başkanı olan birinin başını çektiği büyüyen bir İslamcı taban"ın tepkisinden çekinerek reddetti. Bu sözlerle, Erdoğan'ı işaret ettiğini açıkça belirtti.
Bu açıklama, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçmişte yaptığı "Kudüs bizim şehrimizdir, bizden bir şehirdir" konuşmasını hatırlattı. Erdoğan, bu sözleriyle Osmanlı'nın Kudüs'e olan tarihi bağlılığını ve şehrin fiziksel yapısının Kanuni Sultan Süleyman tarafından şekillendirildiğini vurgulamıştı. Bu bağlamda, her iki lider de Kudüs üzerindeki tarihi ve manevi iddialarını farklı şekillerde dile getiriyor ve Siloam yazıtı bu jeopolitik tartışmanın bir parçası olmaya devam ediyor.
Siloam yazıtı, bir yandan arkeolojik bir hazine olarak bilim dünyası için önemliyken, diğer yandan İsrail ve Türkiye arasında derin bir kültürel ve diplomatik gerilimi yansıtıyor. Bu tarihi eserle ilgili tartışmaların önümüzdeki dönemde de devam etmesi bekleniyor.