9181,72%0,88
39,68% 0,18
45,71% 0,09
4296,95% 0,14
6933,62% 0,33
Meslek Liselerinde Devlet Katkısı Uygulamasında Kritik Gelişmeler: Yanlış Ödemeler ve Sorumluluk Tartışmaları Mercek Altında
Ankara – Mesleki eğitimde öğrenim gören öğrencilerin staj imkanlarını artırmak ve sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünü yetiştirmek amacıyla hayata geçirilen devlet katkısı uygulaması, mevzuat hükümleri çerçevesinde önemli tartışmaları beraberinde getiriyor. 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu'nun Geçici 12'nci maddesi, 2016-2017 eğitim ve öğretim yılından itibaren uygulanmaya başlanan ve 4/1/2022 tarihli ve 5063 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile her yıl uzatılarak 2025-2026 eğitim ve öğretim yılını da kapsayan bir düzenlemeyi içeriyor. Bu maddeye göre, aday çırak, çırak ve aynı kanunun 18'inci maddesi uyarınca işletmelerde mesleki eğitim, staj veya tamamlayıcı eğitime öğrenci kabul eden iş yerlerine ödenebilecek en az ücretin belirli oranları devlet katkısı olarak karşılanıyor. Yirmiden az personel çalıştıran işletmeler için bu oran üçte iki iken, yirmi ve üzeri personel çalıştıran işletmeler için üçte bir olarak belirlenmiş durumda. Mesleki eğitim merkezi programına devam eden öğrencilerin ücretlerinin tamamı ise 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'nun 53'üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (B) bendinin (h) alt bendi için ayrılan fondan devlet tarafından ödeniyor.
Bu teşvik sistemi, işletmelerde staj yapan ortaöğretim öğrencilerinin ve işverenlerin desteklenmesini amaçlarken, uygulamada karşılaşılan bazı sorunlar dikkat çekiyor. Özellikle, planlama aşamasındaki eksiklikler, e-okul sisteminin dijital altyapısının mevcut ihtiyaçlara tam olarak cevap verememesi ve denetim mekanizmalarındaki yetersizlikler, geçmiş yıllarda sehven veya kasıtlı olarak hatalı ve fazla ödemelerin yapılmasına neden oldu. Bu durum, aradan geçen zamanın ardından bürokrasinin dikkatini çekmiş ve şu günlerde okul yöneticileri için karmaşık bir hal alarak adeta bir sorumluluk mekanizmasına dönüşmüş durumda.
Teşvik sisteminin işleyişinde, stajyer öğrenci çalıştıran işletmelere yapılan ödemeler, işletmenin personel sayısına göre farklılık gösteriyor. Ancak, e-okul sistemine bu personel sayılarının okul yöneticileri tarafından işletmelerin beyanları doğrultusunda girilmesi, doğruluk kontrolü için yeterli bir mekanizma olmaması nedeniyle sorunlara yol açıyor. E-okul sisteminde son zamanlarda iyileştirmeler yapılmış olmasına rağmen, 2016/2017 yıllarındaki yetersiz planlama nedeniyle, işletmelerin beyan ettiği personel sayıları üzerinden işlem yapılıyor. Bu durum, sistemin işletmelerin gerçek personel sayılarını doğru bir şekilde tespit edememesi sonucunda, bazı işletmelere fazla ödeme yapılmasına neden oluyor.
Küçük işletmelere daha yüksek, büyük işletmelere daha düşük oranda teşvik sağlayan bu sistemde, bazı işletmelerin kapasitelerini artırmalarına ve personel sayılarını katlamalarına rağmen, daha fazla teşvik alabilmek amacıyla personel sayılarını güncellemeyerek devletten fazla miktarda ödeme aldıkları ve kamu zararı oluşturdukları tespit ediliyor. Bu durumun ortaya çıkmasının ardından, ilgili işletmelere yapılan fazla ödemelerle ilgili olarak okullarda incelemeler başlatıldı.
Yetkililer tarafından okul yöneticilerine yöneltilen temel sorular ise "İşletmeye neden fazladan ödeme yapıldı?" ve "Çalışan sayısı neden güncel değil?" şeklinde yoğunlaşıyor. Ancak, sistemdeki yapısal eksikliklere odaklanılmadan doğrudan okul müdürleri, koordinatör müdür yardımcıları, alan şefleri ve koordinatör öğretmenler bu durumdan sorumlu tutuluyor.
Kamu zararının tespiti ve önlenmesi amacıyla başlatılan bu süreçte, nisan ayı sonundan itibaren müfettişler ülke genelinde teftişlerle görevlendirildi. Bu teftişlerin yol, konaklama, yemek ve harcırah gibi masraflarının da genel bütçeden karşılanması, sistemdeki bir açık nedeniyle oluşan kamu zararını araştırmak için ek bir kamu zararı oluşturduğu eleştirilerine neden oluyor. Müfettişlerin okul yöneticilerinin iş yükünü artırması da cabası.
Mevcut durumda norm kadro açığıyla mücadele eden meslek liselerinde, okul yöneticileri artık görevlendirme yapacak yardımcı personel bulmakta zorlanıyor. Sistemi tam olarak olgunlaştırmadan uygulamaya koyan ilgili makamların sorumluluğu yerine, tüm yükün okul yöneticilerinin üzerine bırakıldığı ifade ediliyor.
En dikkat çekici nokta ise, bu süreçlerin okul içi işleyişi ve eğitim-öğretim faaliyetlerini olumsuz etkilemesi. İdareciler zamanlarının büyük bir bölümünü rapor hazırlamakla geçirirken, bahar aylarının sınavlar, yılsonu etkinlikleri ve dönem sonu hazırlıkları gibi yoğun bir dönem olduğu unutuluyor. Şu anda idareciler, 2016/2017 yıllarında yapılan hataları tespit etmek için SGK ve işletmelerle yoğun bir şekilde iletişim kuruyorlar. Müfettiş ziyaretleri sırasında asıl odak noktası olan "eğitim"in arka planda kaldığı gözlemleniyor.
Tüm bu sorunların temelinde yatan yaklaşımın "Kervan yolda düzülür" anlayışı olduğu belirtiliyor. Plansız bir şekilde başlatılan ve altyapısı yetersiz olan bu teşvik sistemi, zamanla sistematik hatalara yol açtı. Ancak bu hataların sorumluluğunu sistemi kuranlar veya düzenleyenler değil, sistemin oluşturulmasında hiçbir dahli olmayan okul yöneticileri taşıyor.
Okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin sürekli işverenlerle karşı karşıya gelmesi, işletmelerin hatalı teşvik ödemelerini iade etmek istememesi ve hatta bazı işletmelerin okul yöneticilerine olumsuz tutum sergileyerek stajyer öğrenci alımını durdurma tehditlerinde bulunması, hem öğrencileri hem de öğretmenleri olumsuz etkiliyor. Sorunun bireylerden değil, sistemin kendisinden kaynaklandığı vurgulanıyor. Devlet katkısı gibi önemli bir uygulamanın, işverenlerin inisiyatifine bırakılmadan, tüm olası sorunları öngörülerek ve sağlam bir altyapı ile hayata geçirilmesi gerektiği belirtiliyor. Aksi takdirde, mesleki eğitime olan güvenin sarsılacağı ve sistematik hataların bezdirdiği okul yöneticilerinin görevlerinden ayrılma eğilimi göstereceği, en önemlisi de sürekli yanlış ödemelerin yaşandığı bir ortamda işverenlerin stajyer öğrenci kabul etmek istemeyeceği öngörülüyor. Mesleki eğitimin bir memleket meselesi olduğu ve bu sorunların çözülmemesi halinde eğitimin bir sorun haline geleceği ifade ediliyor.