10325,76%1,56
40,07% 0,07
47,03% 0,16
4277,07% 0,25
6842,71% 0,31
Milli Eğitim Bakanlığı’nın düşük öğretmen atamaları, okullarda nöbet sistemini çökme noktasına getirdi. Ücretli öğretmenlerin nöbet tutamaması, kadrolu öğretmenlerin haftada birden fazla nöbetle karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Eğitimde kalite ve güvenlik dengesi ciddi biçimde sarsılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) öğretmen atama sayılarındaki düşüş, okullardaki nöbet sistemini içinden çıkılmaz bir hale getiriyor. Mevzuat gereği ücretli öğretmenlere nöbet görevi verilememesi, tüm yükü kadrolu ve sözleşmeli öğretmenlerin sırtına bindiriyor. Bu durum, bazı öğretmenlerin haftada birden fazla, hatta üç kez nöbet tutmasına neden olarak eğitim kalitesini ve öğretmen motivasyonunu tehdit ediyor.
MEB'in Düşük Atama Politikası Nöbet Krizini Tetikledi: Öğretmenler Haftada Birden Fazla Nöbetle Yıpranıyor!
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından uygulanan düşük öğretmen atama politikaları, Türk eğitim sisteminde zincirleme bir etki yaratarak okullarda nöbet sistemini krize sürüklüyor. Öğretmen açığının her geçen yıl derinleştiği okullarda, bu durum sadece sınıf içi eğitim kalitesini değil, öğrenci güvenliği ve okul düzeni açısından hayati önem taşıyan nöbet görevlerini de içinden çıkılmaz bir hale getirmiş durumda. Kadrolu ve sözleşmeli öğretmenler, artan yük karşısında tükenmişlik belirtileri gösterirken, eğitimde dengelerin sarsıldığına dair ciddi endişeler dile getiriliyor.
Okul yönetimleri, artan öğretmen açığını kapatmak için büyük ölçüde ücretli öğretmen istihdamına yönelmek zorunda kalıyor. Ancak mevzuat, ücretli öğretmenlere nöbet görevi verilmesine izin vermiyor. Bu yasal boşluk, tüm nöbet çizelgelerinin sadece kadrolu ve sözleşmeli öğretmenler üzerinden oluşturulmasına neden oluyor.
Sahadan gelen bilgiler, bu durumun vahametini gözler önüne seriyor: Örneğin, bir okulda normalde 30 öğretmenin bulunması gerekirken fiilen 20 kadrolu öğretmenle hizmet veriliyorsa, haftalık nöbet planı bu 20 öğretmen arasında paylaştırılıyor. Bu da kaçınılmaz olarak bazı öğretmenlerin haftada iki, hatta kimi durumlarda üç kez nöbet tutması anlamına geliyor. İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği, "haftada birden fazla nöbet görevi verilebilir" hükmüyle bu duruma yasal zemin hazırlasa da, sahadaki yoğunluk artık sürdürülemez bir noktaya ulaşmış durumda.
Artan nöbet görevi yükü, öğretmenlerin üzerindeki baskıyı katlayarak tükenmişliklerini hızlandırıyor. Yoğun ders saatlerinin yanı sıra koridor, bahçe, kantin gibi alanlarda öğrenci güvenliğini ve düzeni sağlamakla görevli olmak, öğretmenlerin hem fiziksel hem de psikolojik anlamda ciddi bir yıpranma yaşamasına yol açıyor.
Eğitim sendikaları, bu durumun eğitim kalitesini de doğrudan etkilediğini savunuyor. Sınıf içi hazırlık, veli iletişimi, ölçme-değerlendirme gibi asli sorumluluklarının yanı sıra, artan nöbet görevleri nedeniyle öğretmenlerin bu alanlara ayırabildikleri zaman ve enerjinin azaldığı belirtiliyor. Bu da, öğrencilerin aldığı eğitimin niteliğini olumsuz etkileyebileceği endişesini doğuruyor.
Eğitim uzmanları, mevcut atama politikalarıyla bu nöbet krizinin kısa vadede çözülmesinin mümkün olmadığını dile getiriyor. Önümüzdeki 3 yıl için öngörülen toplam öğretmen ataması sayısının 25 bin civarında kalması, nöbet yükünün kadrolu öğretmenler üzerinde kalmaya devam edeceğinin en net göstergesi olarak kabul ediliyor.
Eğitim sendikaları, bu çıkmazdan kurtulmak için acil çözüm yolları talep ediyor. Başlıca talepler arasında ya mevcut mevzuatta "haftada birden fazla nöbet" maddesinin kaldırılması ya da nöbet görevinin daha adil dağıtılacağı yeni bir sistemin geliştirilmesi yer alıyor. Ayrıca, ücretli öğretmenlerin sınırlı sorumluluklarının yeniden gözden geçirilerek, onlara da belirli koşullarda nöbet görevi verilebilmesinin önünün açılması gerektiği de gündemdeki öneriler arasında.
Öğretmenlerin sadece eğitimin değil, okul güvenliğinin de ağır yükünü taşıdığı bu sistemde, sürdürülebilir ve adil çözümler üretilmezse, eğitim camiasında ciddi bir motivasyon krizi ve mesleki tatminsizlik yaşanması kaçınılmaz görünüyor. Gözler şimdi, Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu krize yönelik atacağı adımlara çevrilmiş durumda.