10565,70%-0,59
42,32% 0,20
49,14% 0,06
5567,12% 0,30
9220,38% 0,00
Milli Eğitim Bakanlığı, zorunlu eğitim sistemini yeniden şekillendirecek kapsamlı bir düzenleme üzerinde çalışıyor. Lise son sınıfın zorunlu olmaktan çıkarılmasını öngören yeni model, 2026-2027 eğitim-öğretim yılında uygulamaya girebilir.
Türkiye'nin eğitim sistemi, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından köklü bir revizyondan geçmeye hazırlanıyor. 12 yıllık zorunlu eğitim modelini değiştirmeyi hedefleyen Bakanlık, özellikle lise son sınıfları zorunlu olmaktan çıkarmaya yönelik iki yeni formül üzerinde çalışıyor. 2026-2027 eğitim-öğretim yılından itibaren yürürlüğe girmesi beklenen bu düzenlemeler, milyonlarca öğrencinin ve velinin geleceğini doğrudan etkileyecek.
Türkiye’de uzun süredir uygulanan 12 yıllık zorunlu eğitim modeli, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) yeni hazırlıklarıyla köklü bir değişime hazırlanıyor. Bakanlığın üzerinde çalıştığı taslak düzenlemeler, lise son sınıfın zorunlu olmaktan çıkarılmasını içeriyor. Böylece zorunlu eğitim süresi 9 ya da 10 yıla düşecek. Yeni modelin, 2026-2027 eğitim-öğretim yılından itibaren kademeli olarak uygulanmaya başlanması hedefleniyor.
Bakanlık kulislerinde en çok konuşulan iki senaryo dikkat çekiyor.
2+2 Formülü: Zorunlu eğitim süresinin 10 yıla düşürülmesini öngörüyor. Öğrenciler 10. sınıfı tamamladıktan sonra, 11. ve 12. sınıflara devam etmeyi tercih edebilecek. Bu model, özellikle mesleki hayata erken atılmak isteyen gençlere yeni fırsatlar sunabilir.
3+1 Formülü: Daha radikal bir seçenek olarak değerlendiriliyor. Bu modele göre zorunlu eğitim 9 yıl olacak, üniversiteye gitmek isteyen öğrenciler 12. sınıfa isteğe bağlı olarak devam edecek. Üniversite hedefi olmayan öğrenciler ise lise son sınıfa gitmeden iş dünyasına veya mesleki eğitim kurumlarına yönelebilecek.
Uzmanlar, bu değişikliğin hem avantajlarını hem de risklerini gündeme getiriyor.
Eğitim Politikaları Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Karaca, yeni formüllerin öğrencilerin ilgi ve yeteneklerine göre daha esnek bir yol çizmesine imkan tanıyacağını vurguluyor:
“Türkiye’de uzun zamandır tartışılan konulardan biri, eğitim sisteminin katı yapısıydı. Bu modeller, öğrencilerin kariyer planlamalarını erken yaşta yapabilmelerine fırsat sunabilir. Ancak doğru yönlendirme yapılmadığı takdirde, çocukların eğitim hayatı yarıda kalabilir ve bu da uzun vadede iş gücü niteliğini olumsuz etkileyebilir.”
Sosyolog ve Eğitimci Mehmet Demir ise özellikle sosyoekonomik koşullara dikkat çekiyor:
“Her öğrenci için ‘isteğe bağlı eğitim’ aynı fırsat eşitliği anlamına gelmez. Maddi imkansızlıklar nedeniyle öğrenciler lise son sınıfı okumaktan vazgeçebilir. Bu da sınıfsal farklılıkları daha görünür hale getirebilir. Bu nedenle devletin ciddi bir destek mekanizması geliştirmesi gerekir.”
Psikolojik Danışman Derya Yıldız ise öğrenci motivasyonuna işaret ediyor:
“Lisede son iki yıl, öğrencilerin sosyal ve akademik gelişiminde kritik bir dönemdir. Eğer bu yıllar isteğe bağlı hale getirilirse, bazı öğrenciler erken yaşta okuldan kopabilir. Bu da gençlerin hem kişisel hem de toplumsal uyum sürecini olumsuz etkileyebilir.”
Yeni eğitim modeli, öğrencilerin kariyer planlaması kadar velilerin de gelecek kaygısını gündeme taşıyor. Veliler, çocuklarının üniversiteye hazırlık sürecinde eksiklik yaşamamasını isterken, öğrenciler ise iş dünyasına erken atılmanın cazibesine kapılabiliyor. Bu noktada MEB’in nasıl bir yönlendirme ve rehberlik hizmeti sunacağı kritik önem taşıyor.
Bakanlığın üzerinde çalıştığı düzenlemenin yasalaşması halinde, Türkiye’de eğitim sisteminde tarihi bir kırılma yaşanacak. Yeni modelin, öğrencilerin geleceğini şekillendirmede esneklik sağlayacağı öngörülse de, doğru planlama yapılmadığında erken okul terkleri, mesleki yönlendirme eksiklikleri ve fırsat eşitsizlikleri gibi sorunlar da beraberinde gelebilir.