10924,53%-1,34
42,20% 0,24
48,86% 0,30
5429,94% 0,77
9007,06% 0,59
Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Talat Yavuz, okul yöneticilerinin artan sorunlarına dikkat çekerek MEB’e acil çağrıda bulundu. Yavuz, yöneticilerin artan iş yükü ve azalan yetkiler arasında sıkıştığını belirterek, okul yöneticiliğinin artık öğretmenliğe ek bir ikinci görev olmaktan çıkarılıp profesyonel bir meslek olarak tanımlanmasını talep etti. Yöneticiler, makam tazminatı, artırılmış inisiyatif alanı ve liyakate dayalı kadrolu sistem istiyor. Yeni yönetmelik çalışmalarında bu taleplerin karşılanmasının, eğitimin kalitesi için kritik önem taşıdığı vurgulandı.
Eğitim yönetiminde artan baskılar, azalan yetkiler ve sürekli değişen mevzuat; yöneticileri karar süreçlerinden uzaklaştırıyor. Yeni yönetmelik bu dengeyi yeniden kurabilecek mi?
Eğitimde Yöneticilik Krizi Derinleşiyor: “Yetki Azaldı, Sorumluluk Arttı” – Talat Yavuz’dan Çarpıcı Açıklamalar
Türkiye’de eğitim sisteminin kalitesi, sadece müfredatın içeriği veya öğretmenlerin donanımıyla ölçülemez. Bu yapının bel kemiğini oluşturan, görünmeyen kahramanlar da var: okul yöneticileri. Ancak son dönemde yapılan araştırmalar, bu yöneticilerin artan sorumluluklar ve azalan yetkiler nedeniyle giderek tükenmişlik hissi yaşadığını gösteriyor.
Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Talat Yavuz, bu konuda dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Yavuz’a göre okul yöneticileri, yalnızca eğitim süreçlerinden değil, başka kurumların görevlerinden de sorumlu tutuluyor. Bu durum, yönetim alanında ciddi bir dengesizlik ve motivasyon kaybına yol açıyor.
“Yaptığımız görüşmeler, sahadan gelen geri bildirimler ve talepler açıkça gösteriyor ki; yöneticiler artan iş yükü, azalan yetkiler ve sürekli değişen mevzuat arasında sıkışmış durumda.”
— Talat Yavuz, Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri
Okul yöneticileri, asli görevleri olan eğitim-öğretim liderliği yerine, giderek artan bürokratik ve idari işlerle zaman harcamak zorunda kalıyor. Yavuz’a göre birçok yönetici artık sadece ders ve öğrenci odaklı değil; aynı zamanda bina güvenliği, bütçe yönetimi, personel planlaması ve idari yazışmalardan da sorumlu hale gelmiş durumda.
“Teknolojik gelişmeler hızla ilerliyor ama mevzuat buna ayak uyduramıyor. Mülki amirlerin eğitim alanına müdahalesi arttı. Yöneticiler kendilerini sıkışmış hissediyor. Sorumluluk çok, ama yetki yok.”
Bu tablo, özellikle büyük şehirlerdeki okul yöneticileri arasında iş yükü stresi, tükenmişlik sendromu ve motivasyon kaybı gibi sorunları beraberinde getiriyor.
Eğitim camiasının uzun süredir dile getirdiği en önemli talep, okul yöneticiliğinin öğretmenliğe ek bir görev olmaktan çıkarılması.
Talat Yavuz bu konuda açık konuşuyor:
“Yöneticiliğin profesyonel bir meslek haline gelmesi gerekiyor. Bu görev makam tazminatına sahip olmalı, sorumluluk kadar imkân da artırılmalıdır. Görevlendirmeye dayalı değil, kadrolu ve liyakat temelli bir sistem kurulmalıdır.”
Yavuz’a göre, yöneticiliğin profesyonelleşmesi; sadece yöneticilerin değil, eğitim sisteminin tamamının performansını artıracak bir adımdır.
Yavuz, yöneticilik statüsünün yeniden tanımlanması için büyük umut bağlanan Öğretmenlik Meslek Kanunu sürecine de değindi. Ancak ona göre süreç iyi değerlendirilemedi:
“Son üç yılda iki kez meclis gündemine gelen Öğretmenlik Meslek Kanunu, yöneticilik mesleğinin tanımlanması için fırsattı. Ancak eğitim kamuoyu ve üniversiteler sürece yeterince katkı sunmadı. Ne yazık ki büyük bir fırsat kaçırıldı.”
Bu açıklama, eğitim sisteminde yöneticilik mesleğiyle ilgili yasal boşluğun hâlâ sürdüğüne işaret ediyor.
Gündemdeki Yeni Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği taslağı, binlerce yöneticinin geleceğini doğrudan etkileyecek.
Talat Yavuz’a göre bu yönetmelik, sadece atama ve görev süresine değil, aynı zamanda yöneticinin statüsüne, itibarına ve motivasyonuna da odaklanmalı.
“Yeni yönetmelik yöneticiyi güçlendirmeli. Yöneticinin karar süreçlerine katılımını artırmalı, inisiyatif alanlarını genişletmeli. Başarılı yöneticiler tekrar sınava tabi tutulmamalı. Bunun yerine kariyer gelişimini destekleyen hizmet içi eğitimler uygulanmalı.”
Yavuz ayrıca, tecrübeli yöneticilerin korunması gerektiğini, yeni göreve başlayanlarla aralarında “usta-çırak modeli” oluşturulmasının sistemi daha verimli hale getireceğini belirtiyor.
Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Talat Yavuz, sözlerini “Türkiye Yüzyılı” vizyonuna bağlayarak önemli bir uyarıda bulundu:
“Türkiye Yüzyılı hedefine ancak güçlü, motive ve yetkiyle donatılmış bir eğitim yönetimiyle ulaşabiliriz. Yeni müfredatın başarıya ulaşması için yöneticilerin sesine kulak verilmelidir. Aksi halde en iyi eğitim politikaları bile sahada karşılık bulamaz.”
Bu vurgu, yalnızca sendikal bir çağrı değil; eğitimde sürdürülebilir kalite hedefi açısından da stratejik bir uyarı olarak değerlendiriliyor.
Uzmanlar, yöneticilerin taleplerinin dikkate alınmaması halinde eğitim sisteminde yönetimsel bir kriz yaşanabileceği konusunda uyarıyor.
Yöneticilerin yetkisizleştirilmesi, karar alma süreçlerinin yavaşlamasına, öğretmenlerin destek alamamasına ve okul ikliminde bozulmaya yol açabilir.
Yeni yönetmelik, bu krizin önüne geçmek için bir fırsat olarak görülüyor. Ancak uygulama liyakat ve şeffaflıktan uzak kalırsa, sistemdeki güven duygusunun zedeleneceği vurgulanıyor.
Eğitimde reformdan, yeni müfredattan ya da dijital dönüşümden söz etmek kolaydır; ancak bunları sahada uygulayacak olanlar, okul yöneticileridir.
Onların sesi duyulmadıkça, eğitim sisteminde sürdürülebilir kaliteyi sağlamak mümkün değildir.
Talat Yavuz’un çağrısı, bir uyarıdan öte, eğitim yönetiminin geleceği için kritik bir dönüm noktası niteliği taşımaktadır.
1️⃣ Okul yöneticileri neden kendilerini değersiz hissediyor?
Son yıllarda artan iş yükü, sık değişen yönetmelikler ve yetki-sorumluluk dengesizliği nedeniyle yöneticiler, eğitimde asli rollerini yerine getirmekte zorlanıyor.
2️⃣ Eğitim-Bir-Sen’in yöneticilerle ilgili temel talebi nedir?
Sendika, yöneticiliğin öğretmenliğe ek görev değil, profesyonel bir meslek olarak tanımlanmasını, kadrolu statüye kavuşturulmasını ve makam tazminatı verilmesini istiyor.
3️⃣ Yeni yönetici görevlendirme yönetmeliğinde neler bekleniyor?
Yeni yönetmeliğin yöneticilere daha fazla yetki vermesi, başarılı yöneticilerin tekrar sınava tabi tutulmaması ve tecrübeli kadroların korunması talep ediliyor.
4️⃣ Öğretmenlik Meslek Kanunu yöneticileri neden kapsamadı?
Kanun, öğretmenlerin mesleki gelişimini düzenlerken, yöneticilik statüsünü yeterince ele almadı. Bu da önemli bir fırsatın kaçırılmasına yol açtı.
5️⃣ “Türkiye Yüzyılı” hedefi eğitim yöneticileriyle nasıl bağlantılı?
Yavuz’a göre, Türkiye’nin vizyon projeleri ancak güçlü, yetkiyle donatılmış ve motive olmuş bir eğitim yönetimi kadrosuyla başarıya ulaşabilir.