9396,02%1,40
37,92% -0,44
43,24% -0,60
4060,77% -0,92
6569,86% -0,17
Küratörlüğünü Hande Şekerciler ve Beyza Dilem Topdal’ın yaptığı, Boşluk (The Void) sergisi, 20.11-23.02.2025 tarihleri arasında sergilenmek üzere İstanbul Çubuklu Silolar Dijital Sanatlar Müzesi’nde teşhire açıldı.
Piksel.Creative Solutions kolektifi tarafından organize edilen sergide Barış Çavuşoğlu, Berkay Tuncay, Büşra Tunç, ha:ar ve Hakan Gündüz, Maotik ve Nik Colk Void, media.tribe ve Meggie Weinheimer’ın eserleri yer alıyor.
Boşluk sergisi kavramsal tema olarak ışığı merkeze alıyor. Optik bir fenomen olarak ışık, çağlar boyunca epistemolojik, kozmogonik, etiyolojik, fiziksel veya teolojik pek çok anlam katmanını temsil etti. Boşluk sergisi, ışığın uzun anlam yolculuğunu bellekte tutarak bilgisayar sonrası evrende açtığı/açmakta olduğu/açabileceği boşlukları konumlandırmaya çalışıyor.
Boşluk sergisi, siloların sunduğu devasa siyah küp ortamını değerlendirerek başta ışık olmak üzere ağırlıklı olarak sanatta çok duyusal estetik deneyimlere odaklanmış yapıtlardan oluşuyor.
İnsan algı dünyasını simüle eden çok duyusal enstalasyonlar, zengin ve bütünleşik algı skalaları ile gerçek dünya bağlamlarında deneyimleri değerlendirmenin adaptif ve alternatif yollarını sunabilmektedirler. İnsan duyusal sisteminin biyomimetiğini kullanan bu tür eserler, duyusal reseptör gibi işleyen sensör sistemlerini kullanırlar.
Bugün örneklerini daha çok yeni medya sanatlarında gördüğümüz çok duyusal enstalasyonlar, çok modlu algı yapıları ile psikofizyoloji, nörobiyoloji, bilişsel bilim ve davranış biliminin sınırlarında dolaşarak birleşik bilinçli temsillere yaratıcı alanlar açmaktadır.
Sanatta alternatif duyular yaratmaya odaklı multimodalyaklaşımlar bilişsel sistemde plastik değişiklikler yaratabileceği gibi, aynı zamanda bu yaklaşımlar nöroestetik teoriler aracılığıyla olası fütütolojik okumalar yapmaya imkân verir.
Çok duyusal sanat eserlerini gelecek okuması açısından değerlendirdiğimizde, her geçen gün gelişen bilişim teknolojilerinin sibernetik yapıları dikkate alındığında, bu teknolojilerin insan algılarını manipüle edecek seviyede tüm konumlandırmaları yerinden edeceği bir boşluk tasavvur edebiliriz. Öyle ki yer, zaman, mekân gibi temel lokasyon duyularımızı konumlandıran algılar muğlaklaştığında bilişsellik kendi konumunu nasıl yeniden yaratacaktır? Ya da olumlu bir açıdan baktığımızda, bilişim teknolojilerinin daha ileri seviyeleri ortaya çıktıkça, Candaş Şişman’ın da daha önce önerdiği gibi, beş duyunun dışında insanda 6., 7., 8. duyuların ortaya çıkmasına alan mı açacaktır?
Hasan Bülent Kahraman’ın Edward A. Shanken’in Sanat ve Elektronik Medya adlı kitabının önsözünde yaptığı bir betimlemeyi hatırlarsak, “Her kitap bir boşluğu doldurur. Shanken’in kitabı bir boşluk doldurma çabasında değil. Gelecekte belki de tek kalacak olan bir gelişmenin hangi boşluğu yarattığını irdeliyor” demektedir. Bu retoriği çokduyusal yeni medyaların yarattığı potansiyeller açısındanokursak, yeni medyalar
aracılığıyla üretilen metaforların, boşluğu, her geçen gün beslediği ve hatta ötelediği açıktır.
Ha : ar ve Hakan Gündüz, “Rezonans”.
Sergideki eserlere bakacak olursak, T3 alanında ha:ar ve Hakan Gündüz ortaklığında üretilmiş olan Rezonans adlı, etkileşimli ışık ve ses yerleştirmesi bulunuyor. Eserin ses tasarımı Gökalp Kanatsız’a ait. Simsiyah alanın tavanından tabana yansıtılan lazer ışığı konik bir sis bulutu olarak yerde halka oluşturuyor. İzleyici bu alana temas ettiğinde sistem etkileşime geçerek renk tayfları ve ses üretiyor. Galaktik bir portalı andıran sistem, mutlak zamansız ve mekânsız bir ortamda izleyiciye kendi varlığını renk ve ses olarak duyumsatıyor. Eserin adını aldığı rezonans kavramı, fizikte, genel olarak frekansları eşit olan iki sistemin etkileşimi sonucu oluşan salınımı ya da titreşimi ifade eder. Eserin rezonansı, izleyicinin katılımıyla gerçekleşiyor ve bu katılım hem boşluğu renklendirip sonic bir çıktı üretirken hem de izleyicinin dijital bir deneyim yaşamasını sağlıyor.
Berkay Tuncay, “Rahatlama Videolarından Şiirler”.
T4 silosunda Berkay Tuncay’ın neon ışık tüpleriyleşekillendirilmiş kelimelerden oluşan Rahatlama Videolarından Seçmeler eseri, Anti ANXIEY, DETACHMENT from, OVERTHINKING, Worry LESS, No Stress, LIKE this ifadelerinin sakinleştirici dalgalarıyla izleyiciye çağdaş telkinlerde bulunuyor. Wittgensteinvaridil felsefesinin etkisinin hissedildiği eserde, kelimeler ve anlamın doğası arasında kurulan ilişki, yoga, meditasyongibi popüler kent asketizmlerinin hipnotize edici etkisinikelimelerdeki uzun dalgalanma ile veriyor.
Weinheimer, “Axiom”.
Aynı alanın tavanında Meggie Weinheimer’in Axiom adlı ışık yerleştirmesi bulunuyor. Tavana asılmış olan çeşitli boyutlardaki LED tüplerden oluşan yerleştirme, yanıp sönen beyaz ışık demetleri ile gece gökyüzüne benzer ışık desenleri oluşturuyor. Işık desenlerinin döngüsel hareketine eklenen sesle, eserde, ritim, hareket ve müziğinmodüle edilmiş döngüsünün dinamik kurgusu yansıtılıyor.
Barış Çavuşoğlu, “SAE-304 LSRgül formerly RTV-2 HRPgül #1& #2”.
T6 alanında bulunan Barış Çavuşoğlu’nun SAE-304 LSRgül formerly RTV-2 HRPgül #1 & #2 isimli heykelleri, adını tanımsız bir koddan ve onları oluşturan malzemelerden alıyor. #1, 9 ekran, 50 silikon parça ve 150 kilogram HRP metal iskeleti bir arada tutan 550 somun ve 600 cıvatadan oluşmaktadır. Strüktürün ön cephesinde 6, arka cephesinde 3 adet 32X16 cm’lik kırmızı LED ekranlar bulunuyor. Heykelin strüktürü öne doğru eğilmiş bir yapı sergiliyor ve eserle antropormofik bağ kurabileceğimiz tek noktayı yansıtıyor. Heykellerin adlarındaki soğuk kodlar, onlarla öyküsel bir bağ kurmayı daha en baştan bertaraf ederken, izleyiciyi sistem estetiğinin sınırlarına çekerek bir sistemin prototipini sunuyor.
Büşra Tunç, “An Intimate Inventory of Leftovers”.
Aynı alanda bulunan Büşra Tunç’un An Intimate Inventory of Leftovers (Atıkların Mahrem Bir Envanteri) adlı eseri,video, ses ve buluntu nesnelerin olduğu karma medya kurulumudur. Eserdeki temel malzemeler, endüstriyel komplekslerdeki seri üretim yapan makinelerin hataları sonucu ortaya çıkan atıklar ve firelerden oluşuyor. Videolarda atık suların akışı, orta alanda atık maddeler, yanlarda ışık düzenlemesi ile eser olası bir distopik atmosfer hissi veriyor.
media.tribe, “Encaged” (Kafeslenmiş).
T7 alanında bulunan, yeni medya sanatçı kolektifi media.tribe’ın ENCAGED (Kafeslenmiş) adlı eseri, 12 metre yüksekliğindeki çelik kafes ve lazer projektör ışınlarından oluşan görsel-işitsel bir kurulum. Bu devasa dikey kafese yerleştirilmiş olan lazer ışıkları programlanmış akışını geometrik desenler oluşturacak şekilde dinamik bir biçimde yansıtıyor. Tamamen karanlık olan silonun ortamında ışığın akış hızı kafeslenmek kavramına meydan okuyor. Işıklarla senkronize işitilen güçlü ses, izleyiciye kapatılmanın gerilimi ile meydan okumanın gücü arasındaki stresi yaşatıyor.
MAOTIK ve Nik Colk Void, “Beyond Echoes”.
T5 alanındaki MAOTIK ve elektronik müzik sanatçısı NikColk Void’in Beyond Echoes” (Yankıların Ötesinde) adlı eserleri, üretken ses sistemi, mekânın zeminine yerleştirilmiş 8 LED panel, görüntü, flaş ışıkları ve bir surround ses sisteminden oluşan çok duyusal bir yerleştirme. Gerçek zamanlı üretken sistem ve algoritmalar ile oluşan ses, LED panellerdeki üretken görsellerle bir akış oluşturuyor. Eserde kullanılan modüler sentezleyici Eurorack sistemi ile canlı çello sesleri ortamda sonik evren yaratarak izleyiciye sesin ve görüntünün yankısını duyumsatıyor.
Sergiyi düzenleyen Piksel kolektifinin, yeni medya sanatları alanında kimi öncü yönlerini burada anmak gerekiyor. 2020 yılında Augmented Istanbul sergisi ilk AR heykel sergisini kürate etmeleri, aynı yıl alternatif formasyon açısından Piksel Yeni Medya misafir sanatçıprogramı düzenlemeleri, 2021 yılında Contemporaryİstanbul’da
Türkiye’deki ilk fiziksel NFT sergisi Crash’ı yapmaları, 2022’den bu yana sürdürdükleri Piksel.Bülten aylık bülteni ile yeni medya sanatı, sanat teknolojisi ve teknoloji felsefesine dair güncel yayıncılık yapmaları, 2024 yılında uluslararası ölçekli Noise Medya Sanat Fuarı ile Türkiye’nin ilk yeni medya sanatları fuarını organize etmeleri, bu fuarda ses sanatı ve yaratıcı-canlı kod müziğine geniş bir alan açmaları gibi sayısız faaliyetleri, alanın teorik ve pratik açıdan zenginleşmesinde etkili olmuştur ve olmaktadır. Boşluk sergisi de bu geniş ekosistemin bir parçasıdır.
Dijital Sanat Uzmanı Ebru Kalender’e göre Boşluk sergisi, serginin tür açısından ağırlıklı olarak yeni medya sanat eserlerini içermesi, eserlere sunum açısından tekil ve oldukça geniş alanlar yaratması, izleyiciyi, boşluk ve ışık temalarının, çok duyusal ve interaktif yapılar temelinde hissedildiği tekno-anlatılara dâhil etmesi gibi nitelikleri açısından değerli bir katkı sunuyor.