9700,17%-0,48
38,78% 0,00
43,39% -0,03
4021,78% -0,78
6535,31% 0,00
Eğitim Bir Sen Genel Sekreteri Talat Yavuz, kaleme aldığı dikkat çekici bir makalede, mevcut 12 yıllık zorunlu eğitim sisteminin olumsuz sonuçlarını ve demografik değişimleri göz önünde bulundurarak acil bir tartışma çağrısında bulundu.
Eğitim Bir Sen Genel Sekreteri Talat Yavuz, 12 yıllık zorunlu eğitimin olumsuz sonuçlarını ve eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması gerektiğini gündeme taşıyor. Yavuz, gençlerin hayata atılmalarını geciktiren mevcut sistemin, mesleki yönlendirme ve esnek uygulamalarla yeniden tasarlanması gerektiğini savunuyor. Bu tartışma, eğitimde reform ihtiyacını bir kez daha gözler önüne seriyor.
Eğitim sisteminin geleceği ne yönde şekillenmeli?
Eğitim Bir Sen Genel Sekreteri Talat Yavuz, kaleme aldığı yazısında Türkiye'deki 12 yıllık zorunlu eğitim sisteminin sosyolojik ve pedagojik boyutlarına dikkat çekerek reform ihtiyacını güçlü bir şekilde vurguluyor. Hem eğitimin gençler üzerindeki etkileri hem de sistemin toplum yapısındaki karşılıklarını ele alan Yavuz, mevcut yapının gençlerin hayata atılmalarını ve beceri kazanmalarını engellediğini savunuyor.
Talat Yavuz’a göre, 12 yıllık zorunlu eğitim sistemi:
Yavuz, Türkiye'deki nüfus artış oranlarının dibe vurduğunu, bunun da eğitim sistemindeki yanlış uygulamalarla paralel bir sorun haline geldiğini belirtiyor. Ayrıca, Batılı yaşam tarzının yüceltilmesi ve erken yaşta aile kurmanın “ayıplanan” bir hale getirilmesinin toplumsal yapımızı olumsuz etkilediğine dikkat çekiyor.
Yavuz, zorunlu eğitimin süresi yerine içeriğin ve uygulamanın odaklanılması gerektiğini ifade ediyor. Ortaokuldan sonra çağ nüfusunun %70'ine yönelik olarak:
Ayrıca lise kısmının zorunlu olmaktan çıkarılabileceğini veya mesleki eğitim merkezleri ve özel programlarla yeniden yapılandırılabileceğini öneriyor. Bu değişikliklerle, gençlerin meslek edinme süreçlerinin hızlanacağı ve toplumsal dinamizmin artacağı görüşünü dile getiriyor.
Yazının bir diğer dikkat çeken noktası ise, eğitimin yalnızca bireyleri değil toplumsal yapıyı da şekillendirdiği gerçeği. Aile yılı olarak ilan edilen bir dönemde, gençlerin hayata daha erken atılmalarını teşvik edecek düzenlemelerin toplumsal denge açısından kritik olduğu belirtiliyor. Eğitim sistemi reformunun bu bağlamda sosyolojik bir gereklilik olduğu ifade ediliyor.
Sonuç olarak, mevcut eğitim sistemi, hem bireysel hem de toplumsal ihtiyaçlara cevap veremediği için acil reformlarla yeniden ele alınmalıdır. Gençlerin hayata daha erken başlamalarını sağlayacak, becerilerini geliştirecek ve topluma katkılarını artıracak yeni bir eğitim anlayışına ihtiyaç vardır. Eğitim Bilim Kurulu’nun, Yavuz’un da belirttiği gibi, pedagoji bilimine uygun şekilde hareket etmesi bu noktada önemlidir.