Okul öncesi öğretmenleri, yeni eğitim öğretim yılında getirilen ek yükler nedeniyle isyan noktasına geldi. Geçen hafta yapılan değişiklikle gelişim raporları kaldırılarak beceri edinim raporuna geçilmesi ve e-Okul sistemindeki sorunlar, öğretmenlerin iş yükünü katmerlemiş durumda. Her öğrenci için ayrı ayrı portfolyo tutma zorunluluğuna eklenen bu yeni yükler, öğretmenlerin öğrencilerle birebir ilgilenmelerine engel oluyor.
Okul öncesi öğretmenleri, bu durumun çocukların gelişimini olumsuz etkileyeceği konusunda endişeli. Öğretmenler, bürokratik işlerle uğraşmak yerine çocukların oyunla öğrenme süreçlerine daha fazla zaman ayırabilmek istiyor.
Okul Öncesi Öğretmenlerinin Yükü Artıyor: Bir Çığlık
Erken yaş eğitiminin çocukların gelişimindeki önemi artık tartışmasız bir gerçek. Ancak okul öncesi öğretmenleri, bu önemli görevi yerine getirirken bir yandan da bürokratik engellerle mücadele etmek zorunda kalıyor. Özellikle son yıllarda artan iş yükü, öğretmenlerin motivasyonunu düşürüyor ve çocuklara yeterince zaman ayırmalarını engelliyor.
Okul öncesi öğretmenleri, uzun ve kesintisiz ders saatleri, sınıflardan çıkma zorunluluğu, yardımcı personel eksikliği gibi sorunlarla karşı karşıya. Bu durum, hem öğretmenlerin hem de çocukların sağlığını olumsuz etkiliyor. Öğretmenler, çocukların temel ihtiyaçlarını karşılamakta bile zorlanırken, aynı zamanda yeni müfredatın getirdiği ek yüklerle de boğuşuyor.
Bu yıl getirilen portfolyo uygulaması, öğretmenlerin iş yükünü daha da artırdı. Her öğrenci için ayrı ayrı tutulan portfolyolar, öğretmenlerin evde de çalışmasına neden oluyor. Öte yandan, ilkokullarda gelişim raporlarının yerini alan beceri edinim raporları için geliştirilen dijital sistem, okul öncesi öğretmenleri için hala bir hayal olarak kalıyor. Okul öncesi öğretmenleri, her öğrenci için ayrı ayrı rapor yazmak zorunda bırakılıyor ve bu süreç, e-Okul sistemindeki sıkıntılar nedeniyle daha da zorlaşıyor.
Bu durum, okul öncesi öğretmenlerinde haklı bir tepki yaratıyor. Öğretmenler, kendilerine "üvey evlat" muamelesi yapıldığını düşünüyorlar. Teknoloji çağında, kolayca çözülebilecek sorunların hala devam etmesi, bu algıyı ne yazık ki güçlendiriyor.
Milli Eğitim Bakanlığı'ndan beklenen, okul öncesi eğitimin önemini daha iyi anlamak ve öğretmenlerin iş yükünü azaltacak çözümler üretmektir. Öğretmenlerin bürokratik işlerle boğuşmak yerine, çocukların gelişimine odaklanmalarını sağlayacak bir sistem oluşturulmalıdır. Portfolyo gibi uygulamaların daha pratik hale getirilmesi, dijital sistemlerin okul öncesi eğitime uygun hale getirilmesi ve öğretmenlere yeterli sayıda yardımcı personel verilmesi gibi adımlar atılabilir.
Unutulmamalıdır ki, kaliteli bir okul öncesi eğitim, çocuğun geleceği için çok önemlidir. Bu nedenle, öğretmenlerin motivasyonunu artırmak ve işlerini kolaylaştırmak, tüm eğitim sisteminin önceliği olmalıdır. Aksi takdirde, öğretmenlerin yaşadığı bu sorunlar, çocukların eğitim kalitesini olumsuz etkileyecektir.