Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "2024 yılında bölgemizde artan jeopolitik gerilimlerin de etkisiyle, bir taraftan da elbette istikrar programımızın etkisiyle, büyüme oranının yüzde 3,5 oranında gerçekleşmesi beklenmektedir. Önceki OVP'ye (Orta Vadeli Program) göre bu, 0,5 civarında bir revizyonu ifade etmektedir." dedi.
Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 2025-2027 dönemini içeren OVP'yi açıkladı.
Yılın ilk iki çeyreğinde reform eylemlerinde ilerleme kaydedildiğini belirten Yılmaz, 2024 yılının ikinci çeyreğinde 8 tedbir planlandığını ve bunların 2'sinin tamamlandığını dile getirdi.
Sürekli nitelikteki 2 eylemde ise çalışmaların sürdürüldüğünü aktaran Yılmaz, şunları söyledi:
"Dolayısıyla 2024 yılının ilk yarısı için belirlediğimiz 36 eylemden 24'ünü gerçekleştirdiğimizi ifade edebilirim. Diğer konularda da çalışmalarımızı belli bir aşamaya getirmiş durumdayız. Tamamlanmamış görülen eylemlerde de aslında hazırlık süreçlerimiz belli bir mesafe almış durumda. Örneğin, İklim Kanunu, Katılım Finans Kanunu, Kamu İhale Kanunu ve KİT Yönetişim Kanunu gibi hazırlıkları önemli oranda tamamlamış durumdayız. Önümüzdeki dönemde Meclisimizin takvimi çerçevesinde bunları kamuoyunun gündemine getireceğiz."
Üç yıllık (2025-2027) süreç için oluşturdukları OVP'de belirlenen makroekonomik politika çerçevesine değinen Cevdet Yılmaz, şöyle devam etti:
"2025-2027 dönemi programının temel amacı, enflasyonun kademeli olarak tek haneli seviyelere düşürülmesi, büyüme potansiyelimizin dezenflasyon süreciyle uyumlu şekilde yükseltilmesi, yapısal reformlarla verimliliğe dayalı yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın artırılması, sağlanacak refah artışıyla gelirin toplumumuzun tüm kesimlerine daha adil bir şekilde dağıtılmasıdır.
Bu hedefler doğrultusunda, para, maliye ve gelirler politikalarının güçlü bir şekilde eş güdümü sağlanacak ve enflasyonla mücadele öncelikli bir alan olarak ele alınacaktır. Yeni OVP dönemiyle birlikte, ekonomimizin sürdürülebilir büyüme ve istikrar hedeflerini gerçekleştirmek üzere atılacak adımları ve öncelikleri belirliyoruz.
Bu bağlamda, büyümenin kaynaklarında, beşeri sermayenin güçlendirilmesi, sabit sermaye yatırımlarının artırılması ve toplam faktör verimliliğinin yükseltilmesi öncelikli olacaktır."
Yapısal reformlarla verimliliğe dayalı yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın artırılmasının bir diğer kritik stratejileri olduğunu vurgulayan Yılmaz, Bu reformlar, ekonomimizin temel yapısını güçlendirerek daha verimli bir üretim ve ticaret ortamı oluşturacaktır. Orta ve uzun vadede, bu reformların katkısıyla, ülkemizi, ekonomimizi, orta-üst gelir grubundan yüksek gelirli ülkeler grubuna çıkarmayı hedefliyoruz." diye konuştu.
- "8 ana başlıkla desteklemeyi öngörüyoruz"
Bir yandan depremin yaralarını sararken diğer yandan dirençli şehirler oluşturmayı hedeflediklerini bildiren Yılmaz, "Bu hedeflerimizin yanı sıra, gelirin tüm kesimlere adil bir şekilde dağılımını sağlayarak toplumsal refahı kalıcı bir şekilde arttırmak istiyoruz." dedi.
Ekonomik büyümenin herkes için eşit fırsatlar sunmasını ve toplumun tüm kesimlerine yayılmasını sağlamanın temel amaçları olduğunu ifade eden Yılmaz, tüm politikalarını insan odaklı kalkınma anlayışıyla şekillendirdiklerini bildirdi.
Yılmaz, "Son olarak, demografik fırsat penceresinden azami düzeyde faydalanılması, kadınların ve gençlerin ekonomiye katılımının arttırılması da yine kritik hedeflerimiz arasındadır. Bu, uzun vadeli ekonomik büyüme için büyük bir potansiyel sunmaktadır. Yeni OVP dönemi, Türkiye'nin ekonomik yapısını güçlendirmek ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için atılacak önemli adımları kapsamaktadır. Programın tüm bu strateji ve hedefleri, ülkemizin refah seviyesini yükseltecek ve küresel arenada rekabet gücümüzü artıracaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Öncelikli reform alanlarına ilişkin genel stratejilerini 8 ana başlıkla desteklemeyi öngördüklerini belirten Yılmaz, şöyle devam etti:
"Birincisi, makroekonomik ve finansal istikrarın kalıcı hale getirilmesi, ikincisi kamu mali reformlarının hayata geçirilmesi, üçüncü başlığımız AR-GE ve yenilikçilik kapasitesinin geliştirilmesi, dördüncü başlığımız yeşil ve dijital ekonomiye geçişe yönelik teknolojik dönüşümün sağlanması, beş ve altıncı başlığımız beşeri sermayenin güçlendirilmesi ve işgücü piyasalarının etkinleştirilmesi, yedinci başlığımız iş ve yatırım ortamının iyileştirilmeye devam edilmesi ve son başlığımız ekonomide her alanda kayıt dışılığın azaltılması, minimum düzeye indirilmesi. Bu temel politika alanları, Türkiye'nin sürdürülebilir büyüme ve kalkınma hedeflerine ulaşması için gerekli olan yapısal değişiklikleri hayata geçirecek ve ekonomimizin uzun vadeli istikrarına katkıda bulunacaktır."
- "Emtia fiyatlarının normalleşmesi Türkiye için çok kıymetli"
Yeni OVP'nin rakamsal boyutlarını da anlatan Yılmaz, "Buna küresel görünümü özetlemekle başlamak istiyorum. Çünkü biz de dünya ekonomisinin bir parçasıyız. Dünyadaki gidişatı, ekonomik şartları görmeden Türkiye'nin şartlarını değerlendirmek eksik kalacaktır." dedi.
Yılmaz, "Küresel hasıla projeksiyonlarına baktığımızda dünya ekonomisinin 2023 yılında yüzde 3,3 oranında büyüdüğünü ve 2024 yılında büyüme hızının biraz yavaşlayarak yüzde 3,2 seviyesine gerilediğini görüyoruz. 2025-2027 yılları arasında ise küresel büyüme oranının yüzde 3,1 ila yüzde 3,3 arasında önemli oranda yatay seyretmesini bekliyoruz. Dünyadaki ekonomik aktivitenin tarihsel ortalamaların altında olduğunu bu vesileyle görmüş oluyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Özellikle Avro Bölgesi ve ABD ekonomilerinde büyüme oranlarının daha düşük seviyelerde olmasının beklendiğini bildiren Yılmaz, Avro Bölgesi için büyüme oranının yüzde 0,5'ten yüzde 1,3'e yükselmesi ve ABD'de ise yüzde 2,5'ten yüzde 2,1'e gerilemesinin beklendiğini dile getirdi.
Yılmaz, "Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ekonomiler için ise büyüme oranlarının 2023'te yüzde 3,5'ten başlayıp 2027'de yüzde 3,9 seviyesine çıkması beklenmektedir. Bunlar, küresel büyümenin motoru olarak kalmaya devam edeceklerdir." ifadelerini kullandı.
Cevdet Yılmaz, küresel ticaret hacminde 2023 yılında ticaretin durma noktasına geldiğini, yüzde 0,3 ile büyüdüğünü, 2024 ile birlikte ticarette yüzde 3 oranında büyüme olduğunu, izleyen yıllarda ise yüzde 3 ila yüzde 3,4 aralığında büyüme hızı beklendiğini, geçen yıla oranla daha olumlu bir perspektif bulunduğunu aktardı.
Bu gelişmelerin Türkiye'ye etkisine değinen Yılmaz, "Öncelikle sevindirici olan bir husus, küresel büyüme tahminlerinde AB'nin ve MENA dediğimiz Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinin ön plana çıktığını görüyoruz. AB'nin ticaretimizdeki payı yüzde 40'ın üzerinde, MENA bölgesinin payı yüzde 20 civarında. Bu iki bölge toplam ticaretimizin yüzde 60'ından fazlasını ifade ediyor. Her iki bölgenin de önümüzdeki yıllardaki büyüme perspektifine baktığımız zaman olumlu bir seyir görüyoruz." dedi.
Yılmaz, AB'nin büyüme oranının 2024 yılında yüzde 1,2'ye ve 2025 yılında yüzde 1,8'e yükselmesinin beklendiğini bildirdi. MENA bölgesinin ise 2 katına çıkan bir büyüme oranına sahip olduğunu belirten Yılmaz, bu durumun Türkiye'yi dış talep anlamında destekleyeceğini aktardı.
Küresel finansal koşullara da değinen Yılmaz, burada da gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye'yi olumlu etkileyecek bir görünüm bulunduğunu söyledi. Yılmaz, gerek Amerika, gerekse Avrupa merkez bankalarının gelecek dönemde faiz azaltacaklarına dair beklentilerin güçlendiğini belirterek, "Genel eğilim, faizlerin düşmesi yönünde olacaktır. Bu da küresel likidite koşullarını olumlu yönde etkileyecek ve gelişmekte olan ülkelere dönük finans akımlarını olumlu yönde etkileyecek diye düşünüyoruz ve Türkiye olarak bundan da istifade edeceğimize inanıyoruz." diye konuştu.
Yılmaz, küresel emtia fiyatlarında da Türkiye için olumlu bir perspektifin oluştuğunu aktardı. Türkiye'nin ithalatçı bir ülke olduğunu söyleyen Yılmaz, emtia fiyatlarının normalleşmesinin Türkiye için çok kıymetli olduğunu dile getirdi.
- OVP'nin temel hedefleri
Yeni OVP'nin temel hedeflerine de değinen Yılmaz, şunları kaydetti:
"2023 yılında Gayri Safi Yurt İçi Hasıla büyümesi, yüzde 5,1 olarak gerçekleşmiştir. Bu büyüme oranı, pandemi sonrası toparlanmanın etkilerini ve Türkiye ekonomisinin direncini yansıtmaktadır. Ancak, yüksek enflasyon riskinin bertaraf edilmesi ve dengelenme süreci, daha ılımlı ve sürdürülebilir bir büyüme sürecini gerektirmektedir. Bu çerçevede, 2024 yılında bölgemizde artan jeopolitik gerilimlerin de etkisiyle, bir taraftan da elbette istikrar programımızın etkisiyle, büyüme oranının yüzde 3,5 oranında gerçekleşmesi beklenmektedir. Önceki OVP'ye göre bu, 0,5 civarında bir revizyonu ifade etmektedir. Yüzde 4 olarak biliyorsunuz geçen yıl bir tahminde bulunmuştuk. Şu anki tahminimiz bu yıl sonu itibarıyla yüzde 3,5 olarak revize edilmiş durumdadır.
2025 yılına geldiğimizde, büyüme oranının toparlanarak yüzde 4 seviyesine ulaşmasını bekliyoruz. Bu dönemde, ekonomik reformlar ve yapısal düzenlemelerin etkisiyle, büyümenin tekrar hız kazanacağını öngörüyoruz. 2026 ve 2027 yıllarında ise büyüme oranlarının sırasıyla yüzde 4,5 ve yüzde 5 seviyelerine çıkmasını planlıyoruz. Bu hedefler, ekonominin potansiyel büyüme kapasitesine ulaşmasını ve uzun vadede istikrarlı bir büyüme eğilimini yakalamasını amaçlamaktadır."
Bu büyüme patikasının, enflasyonist baskı oluşturmadan, sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı hedefleyen bir yaklaşımla oluşturulduğunu, dezenflasyon süreciyle uyumlu olduğunu söyleyen Yılmaz, "Kısa vadede enflasyonla mücadele büyüme üzerinde geçici etkiler yapsa da orta ve uzun vadede bu iki hedef arasında bir çelişki görmüyoruz." dedi.
Yılmaz, enflasyonun düştüğü bir ortamın, aynı zamanda öngörülebilirliğin arttığı, yatırım ortamının iyileştiği, dolayısıyla sürdürülebilir büyümenin de zemininin güçlendiği bir ortam olduğunu ifade ederek, enflasyonun düştüğü, öngörülebilirliğin arttığı bir ortamda ekonomide dengeli ve istikrarlı bir büyüme sağlamanın, hem iç piyasalarda hem de küresel alanda Türkiye'nin rekabet gücünü artıracağını ve ekonomik refahı sürdürülebilir kılacağını belirtti.
Cevdet Yılmaz, "Yeni OVP dönemi, dengeli bir büyüme stratejisiyle, ülkemizin ekonomik hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, büyüme oranlarını optimize ederek, hem enflasyonla mücadeleyi sürdürecek hem de ekonomik büyümeyi destekleyeceğiz." ifadelerini kullandı.
- "Dolar bazında rekor seviyede ekonomik büyüklüğe tekabül ediyor"
Cevdet Yılmaz, 2024 itibarıyla Türkiye'nin ekonomik büyüklüğünün, 44,2 trilyon liraya çıkmasını beklediklerini, nominal dolar bazında ise beklentinin 1 trilyon 331 milyar dolar olduğunu, bunun da dolar bazında rekor seviyede ekonomik büyüklüğe tekabül ettiğini belirtti.
Yılmaz, "Kişi başına gelirimizin 2024 sonu itibarıyla 15 bin 551 dolara yükselmesini bekliyoruz. Dönem sonunda ise 83 trilyon lira ekonomik büyüklük, 1 trilyon 774 milyar dolarlık bir ekonomik hacim ve 20 bin 420 dolar yani 20 bin dolar seviyelerine çıkmış bir kişi başına geliri hedefliyoruz." dedi.
Milli gelirin uzun dönemli seyri hakkında da bilgi veren Yılmaz, "2002-2023 yılları arasında 238 milyar dolardan, bu gün itibarıyla 1 trilyon 130 milyar dolarlara yükseldiğini görüyoruz. Yeni hedeflerimizde bunu çok daha yükseklere çıkaracağız. Satın alma gücü paritesine göre de son 20 yılda çok çarpıcı bir artışın olduğunu uluslararası hesaplardan görebiliyoruz. Amacımız bunu daha ilerilere taşımaktır. Bugün Türkiye ekonomisi nominal dolar bazında 17'nci, satın alma gücü paritesine göre 11'inci büyük ekonomidir. Ülkemizin iddialı hedefleri var. Bunları daha da yukarılara çıkarmak istiyoruz." diye konuştu.
İstihdam rakamlarına da değinen Yılmaz, geçen yıl işsizlik oranının yüzde 9,4 olarak gerçekleştiğini belirterek, "Bu oran, pandemi sonrası toparlanma sürecinin ve küresel ekonomik belirsizliklerin işgücü piyasası üzerindeki etkilerini yansıtmaktadır. 2024 yılı için ise işsizlik oranını programımızda geçen yıl yüzde 10,3 olarak belirlemiştik. Ancak bugün geldiğimiz noktada bunun yıl sonu itibarıyla yüzde 9,3 oranında gerçekleşmesini bekliyoruz. Aşağı yukarı 1 puan geçen yılki tahminimizden daha iyi noktada olduğumuzu ifade etmek isterim." dedi.
Yılmaz, "2025 yılına geldiğimizde, işsizlik oranının yüzde 9,6 seviyesinde olacağı öngörülmektedir. Bu oran, ekonominin yeniden dengelenme sürecinin bir parçası olarak değerlendirilmektedir. Ancak, 2026 ve 2027 yıllarında işsizlik oranlarının sırasıyla yüzde 9,2 ve yüzde 8,8 seviyelerine gerilemesi beklenmektedir. Bu düşüş eğilimi, ekonomik büyüme ve yapısal reformların işgücü piyasası üzerindeki olumlu etkilerini yansıtmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
"OVP dönemi boyunca toplamda 2,3 milyon ilave istihdam oluşturulması hedeflenmektedir. Bu hedef, ekonominin büyüme potansiyelini artırırken, işsizliğin kademeli olarak azaltılmasını sağlayacaktır. İşgücü piyasasındaki bu olumlu gelişmeler, Türkiye'nin sosyal ve ekonomik kalkınmasına önemli katkılarda bulunacaktır" diyen Yılmaz, programdaki işsizlik projeksiyonlarının, Türkiye'nin istihdam piyasasında yapısal dönüşümler gerçekleştirmeye ve işsizlik oranlarını düşürmeye yönelik kararlılığını ortaya koyduğunu vurguladı.
İşgücüne katılım oranının 2023 yılında yüzde 53,3'ten, dönem sonunda yüzde 56'lara kadar yükseleceğini, istihdam düzeyinin 32 milyon 668 binden, 2027'de 34 milyon 941'e çıkacağını bildiren Yılmaz, OVP döneminde istihdam oranının yüzde 50'lerin üzerine çıkacağını ve işsizlik oranının gerilemeye devam edeceğini kaydetti.
(Sürecek)