İSTANBUL (AA) - MUSTAFA HATİPOĞLU - Cezaların yetersizliği tartışmalarını değerlendiren hukukçular, adalete güvenin sarsılmaması için ceza infaz sisteminde düzenleme yapılması gerektiğini belirtti.

TRT'nin "tabii" platformu gelecek ay uluslararası yolculuğuna başlayacak TRT'nin "tabii" platformu gelecek ay uluslararası yolculuğuna başlayacak

Son günlerde bazı kişilerin birçok suçtan kaydı olmasına rağmen cezaevinde olmaması ve yeni suçlar işlemeleri, kamuoyunda cezaların yetersizliğine ilişkin tartışmalara yol açtı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 6 yıldan daha az ceza alanların hiç cezaevine girmeden hayatını sürdürmesinin toplumda infiale neden olduğunu ifade etti. Erdoğan, suçla en etkin mücadelenin ceza infaz sisteminde yapılacak değişikliklerle sağlanacağını, suç tiplerine göre daha net ve caydırıcı ceza politikalarının uygulanacağını kaydetti.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da toplumu huzursuz eden cezasızlık algısını ortadan kaldıracaklarını, suçun işlenmesini önlemek için ceza alt sınırlarını yeniden düzenleyeceklerini ve bununla ilgili çalışmalar yürüttüklerini belirtti.

- "Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği görüşlere katılıyorum"

İstanbul 2 No'lu Baro Başkanı Yasin Şamlı, AA muhabirine, ceza infaz sistemini ve yapılması öngörülen düzenlemeleri değerlendirdi.

Şamlı, "Cezasızlık algısı gerçekten toplumda infiale neden olan bir şey. Suç istisnadır, aslolan suç işlenmemesidir. Dolayısıyla toplumun kahir ekseriyeti suç işlemeyenlerden oluşur. Suç işleyenler eğer bunun ceza olarak karşılığını ya da yeterli karşılığını görmezse, toplum böyle bir algıya sahip olursa, işte orada infial söz konusu olur." ifadelerini kullandı.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, cezanın paraya çevrilmesi veya ertelenmesi gibi kararların cezasızlık algısı oluşturduğunu belirten Şamlı, "Bazı insanlar suç işledikleri halde cezaevine girmiyorlar, bunun karşılığını görmüyorlar. Dolayısıyla bu anlamda gerçekten infaz kanununu da ele alarak yeni düzenlemelerin yapılması zorunlu. Ben de bu konuda Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği görüşlere katılıyorum. Cezasızlık algısının ortadan kaldırılması gerekiyor." diye konuştu.

Bazı adli olaylarda şüphelilerin çok sayıda suç kaydının olduğuna dikkati çeken Şamlı, "Bir ceza kesinleştikten sonra mahkumun siciline kaydediliyor. Dolayısıyla o daha sonra bir suç işlemişse, mesela sabıkası olan birisi yargılanıyorsa mahkeme ya da hakim o sabıka kaydını görüyor ama yargılaması devam eden suç kaydını görmüyor. Şöyle düşünün, bir fail 5 suç işlemiş, onların hepsinden yargılanıyor, hakkında 5 dava görülüyor. Ama o 5 mahkeme ya da 5 hakim, kendi baktığı dışında devam eden diğer davalardaki suç kayıtlarını göremiyor." dedi.

Kısa süreli mahkumiyetlerde sanığın cezaevine hiç girmemesi veya cezanın ertelenmesinin toplumda olumsuz algıya yol açtığını belirten Şamlı, şunları kaydetti:

"Kişiler suç işliyor ama ceza hukuku sisteminde cezalarını çekmemeleri sonucu suç işlemeye devam ediyorlar, daha fazla suç işliyorlar. Gerçekten de bu toplumda oluşan cezasızlık algısı, bu duygu, bu infial giderek haklı bir nedene dayanıyor. Bu bakımdan da mevzuatın gerçekten gözden geçirilmesi ve gerekli değişikliklerin yapılması gerekiyor."

- “Ceza infaz sistemi yeniden tartışılmalı”

İstanbul 2 Nolu Baro Başkan adayı Ahmet Yılmaz da son günlerde yaşanan üzücü olayların ceza infaz yasasının toplumda tekrar tartışılır hale gelmesine neden olduğunu söyledi.

Yılmaz, "Toplumda 'suçlular aramızda dolaşıyor', 'suçlular cezalandırılmıyor' gibi cezasızlık algısı oluşması adalete olan güveni ortadan kaldıracağı gibi, toplumda güven içinde yaşama duygusunu ortadan kaldırmaktadır. Bu sorunu çözmek için ceza infaz yasasında yeni düzenleme yapılması ihtiyacı ortaya çıkmıştır." değerlendirmesinde bulundu.

Yeni sistemin toplum nezdinde "adaletin tesis edildiğine dair inancın sağlamlaştırılması" hedefi üzerinden inşa edilmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, şöyle konuştu:

"Cezaları infaz edilen, birçok suçtan sabıkası olan kişilerin tekrar suç işliyor olması ceza sistemimizin ıslah edici özelliği olmadığını göstermektedir. Cezanın temel amaçlarından biri, suçluyu ıslah ederek tekrar topluma kazandırmaktır. Bizler sadece hukukçular olarak değil, toplumun her kesiminden, eğitimciler, sosyologlar, psikologlar dahil olmak üzere çok yönlü yapılacak bir çalışmayla ceza infaz sistemi yeniden tartışılmalıdır. İnsanlarımızı suça sürükleyen sebepleri tartışmadan sadece cezaları artırarak bu sorunları çözemeyiz."

- Cezaevlerinin kapasitesi ve yargılanma süreleri de gözden geçirilmeli

Avukat Fatma Koç, "suç makinesi" olarak tabir edilen şüphelilerin cezaevinde olmaması nedeniyle toplumda cezasızlık algısı oluştuğunu, bunun da birçok suçun işlenmesine yol açtığını dile getirdi.

Cezasızlık algısı kadar, cezaevlerindeki doluluktan da şikayet edildiğini söyleyen Koç, "Açık konuşmak gerekirse bunun çözümü noktasında kendimizi samimi bir şekilde sorgulamamız gerekiyor. Şu anda yapılacak olan mevcut düzenlemeler, cezaevlerindeki doluluk durumuna bakıldığında pek mümkün gözükmüyor. Cezaevleri sayısının 2-3 katına çıkarılmasıyla belki bu durum, bu problem giderilebilir." şeklinde konuştu.

Avukat Emrah Golgiyaz, ceza infaz sisteminde değişiklik konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iradesinin çok önemli olduğunun altını çizdi.

İlk derece mahkemesi, İstinaf ve Yargıtay aşamasından geçen davaların uzun sürmesinin de tutuksuz yargılamaya neden olabildiğini kaydeden Golgiyaz, "Bu sürede işledikleri suçların üzerine daha fazla suç işledikleri için suç kaydı fazla oluyor. Bir kişi sonuç itibariyle 10'uncu suçunu işlediği zaman toplum haliyle şunu soruyor. 'Bu kişinin 10 tane suç kaydı var, neden dışarıda?' Dolayısıyla infaz rejiminin, Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi düzenlenmesi bu olayların da önüne geçmiş olacak." diye konuştu.

Avukat Ümmügülsüm Demirkıran, hukukçular olarak ceza infaz sistemindeki değişikliğin çok büyük bir ihtiyaç olduğunun farkında olduklarını belirterek, şunları söyledi:

"Değişiklik, maddi bir ihtiyaç olmakla beraber manevi açıdan da toplumdaki bu algının değişmesine çok büyük katkı sağlayacaktır. O sebeple Cumhurbaşkanının tarif ettiği bu değişikliğin, hukukçular olarak bizce çok gerekli olduğuna inanıyoruz."

Kaynak: aa