Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, İzmir Körfezi'ndeki kirliliğin, arıtılmamış evsel nitelikli atık su deşarjından kaynaklı olduğunu tespit ettiklerini bildirdi.
Kurum, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Bakanlığının 2025 yılı bütçesi üzerindeki görüşmelerde milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
"İlk Evim, İlk Arsam" projesinin durdurulup durdurulmadığına ilişkin soru üzerine Kurum, bu proje kapsamında 694 ilçede talepleri topladıklarını ve 2025 yılı temmuz ayına kadar tahsis süreçlerini tamamlayacaklarını söyledi.
"İlk İş Yerim" projesi kapsamında Türkiye genelinde 40 proje yürüttüklerini ifade eden Kurum, verdikleri sözleri, diğer projelerde olduğu gibi tutmaya devam edeceklerini bildirdi.
Kurum, TOKİ ile mağduriyet kelimesini yan yana kullanmanın emeğe haksızlık olduğunu, TOKİ'nin, ülkenin en değerli kurumlarının başında geldiğini ifade etti.
Tuzla'daki projede henüz evini alamayan tüm vatandaşların endişelerini bizzat takip ettiklerini kaydeden Kurum, "Tuzla'da planlama sorunlarının niye yaşandığına açıp baktığınızda, belediyenin, yine oradaki sivil toplum örgütlerinin buradaki konutların yapımını mahkemelere taşıyarak bu süreci durdurmaya yönelik adımlarını görüyor olacaksınız. Ama biz buna rağmen yine durmadık. Tuzla'da planlamada yaşanan aksaklıklar sebebiyle projenin bir kısmını Maltepe'ye taşıdık ve inşallah bu projemizi de tamamlayıp teslimlere başlayacağız." diye konuştu.
- "En üst sınırdan idari para cezasını uygulayan, işletmeyi kapatan benim"
Kurum, Erzincan'ın İliç ilçesindeki maden kazasıyla ilgili soru üzerine, kazada hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diledi.
Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu ve bakanlıklara görevlerinin kanunlarla verildiğini belirten Kurum, ilgili kanunla Bakanlığına, kurulacak işletmeleri çevreye etkileri bakımından değerlendirme yetkisi verdiğini söyledi.
Kurum, şöyle devam etti:
"Bu işletmenin kurulması esnasında ilgili bütün kurumlardan, kuruluşlardan görüşler alınmış. 22 farklı kurumdan ve hepsi olumlu. Bu kurumlardan gelen görüşler doğrultusunda ilgili bakanlıklara, ilgili firmaya, 'Şu tedbirleri alman kaydıyla Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporunu veriyorum' demiş. Bakanlığımız bu çerçevede bir rapor düzenlemiş ve her ÇED sürecinde olduğu gibi burada da incelemelerini yapmış, kurumlarının ayrı ayrı görüşlerini almış ve ÇED raporunu da bu görüşler doğrusunda düzenlemiş. Biz bu işletmenin, çevre mevzuatına uygun iş yapıp yapmadığını 135 kez incelemişiz ve en üst sınırdan idari para cezasını uygulayan benim, işletmeyi kapatan benim. Bunları yapmış olmamıza rağmen, verdiğimiz ÇED raporu üzerinden ta yerel seçimden beri temcit pilavı gibi bunu bir siyasi malzeme yapmanın doğru olmadığı düşüncesindeyim. Hukuk inceliyor, değerlendirecektir, karar verecektir. Verilecek karar doğrultusunda da kimin sorumluluğu var, kimin problemi var, kim yanlış bir işlem yapmış, hesabını da verecektir. Burada biz Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunarak, işletmeyi kapatarak, en üst sınırdan ceza vererek her türlü görevimiz kapsamında sorumluluklarımızı yerine getirdik."
Bakanlık olarak son 5 yılda 3 bin 41 ÇED kararı verdiklerini ifade eden Kurum, bu kararlardan 2 bin 149'unun olumlu, 892'sinin olumsuz olduğunu bildirdi.
Kaz Dağları'ndaki ÇED konusuyla alakalı yargı sürecinin devam ettiği aktaran Kurum, yargı süreci devam eden bir mesele hakkında değerlendirme yapmanın doğru olmayacağını, son sözü bağımsız yargının söyleyeceğini ifade etti.
Kurum, Cumhuriyet tarihinin en büyük ağaçlandırma seferberliğini yaptıklarını belirterek "Hiç kimsenin doğal yaşamı bozmasına, zarar vermesine müsaade etmem." dedi.
Munzur Vadisi'nin doğal statüsünün değiştirildiği iddiasıyla ilgili Kurum, "İddia edildiği gibi buranın statüsünü bozmak bir yana biz korunan alan büyüklüğünü 800 kat artırmışız. Köylerdeki Hazine'ye ait arazilerimizin rastgele satıldığına dair bir iddiayı asla kabul etmiyoruz. Tam aksine bu tarım arazileri hak sahiplerine doğrudan satılıyor veya kiraya veriliyor. Bu kapsamda bugüne kadar 127 bin hak sahibi vatandaşımıza, Hazine'ye ait 95 bin tarım arazisi doğrudan satılmıştır. Ayrıca 87 bin çiftçimize 1 milyar 650 milyon metrekare yüz ölçümlü Hazine'ye ait tarım arazisi de doğrudan kiraya verilmiştir." değerlendirmesini yaptı.
- "İzmir'e finansman desteği vermediğimiz iddiasını reddediyoruz"
Bazı milletvekillerinin kendilerine "İzmir'e ayrımcılık yapıyorsunuz" dediklerini anımsatan Kurum, kastedilen pozitif ayrımcılıksa bunun doğru olduğunu, aksini kabul etmediklerini ve hiçbir siyasi ayrım gözetmeksizin belediye başkanlarına randevu verdiğini söyledi.
Kurum, siyasi ayrım gözetmeden çalışmaya devam edeceklerini bildirerek, "Bu demek değildir ki İzmir Büyükşehir Belediyesi veya herhangi bir belediye yanlış yaptığında Murat Kurum susacak, Çevre Bakanı konuşmayacak değildir. Asla susmayız. Doğru olanı söylemeye devam ederiz. Bu bağlamda İzmir'e finansman desteği vermediğimiz de iddia edildi. Bunu da reddediyoruz. Çünkü bugüne kadar İller Bankamızla İzmir'e dış finansmandan 6,4 milyar, öz kaynaklardan 2 yılda 3,2 milyar lira finansman desteği sağladık. Ayrıca toplam 110 milyon avro kaynağı kentsel altyapı çalışmaları için Dünya Bankası aracılığıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne tahsis ettik. Şunu da net söylemek istiyorum, biz İzmir'i bu yönetim anlayışına, bu basiretsizliğe, bu ilgisizliğe bugüne kadar asla terk etmedik. Bundan sonra da terk etmeyeceğiz." diye konuştu.
İzmir Körfezi'ndeki kirliliğin kaynağına dair soruya Kurum, "Arıtılmamış evsel nitelikli atık su deşarjından kaynaklı olduğunu tespit ettik. Atık su altyapı yatırımlarını yapmak ve mevzuata uygun olarak işletmek, İzmir Büyükşehir Belediyesinin görev ve sorumluluğundadır. Çiğli Atık Su Arıtma Tesisi tek başına, Gediz Nehri'nin taşıdığı kirlilik yükünün yaklaşık 2 katını İzmir Körfezi'ne vermektedir. Öyle ki İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan İZİS projesinin final raporunda kirletici kaynakların dağılımını da açıkça görebiliyoruz. Denize akan kirliliğin yüzde 65'i evsel ve endüstriyel atık suyla yollardan taşınan kirliliktir. Bakın bunu biz değil sizin belediyenizin hazırladığı rapor söylüyor. Bizim denetleme görevini yerine getirmediğimizi söylediniz. Biz İzmir'de 3 bin 468 çevre denetimi gerçekleştirmişiz. Hem belediyeye hem işletmeyi burada kusurlu yapan tesislere idari para cezası verdik." yanıtını verdi.
İller Bankasının istisnasız tüm belediyelere finansal ve teknik destek sağlayan bir kuruluş olduğunu belirten Kurum, kuruluşun bu yıl 569 belediyeye destek verdiğini, bunlardan 279'unun muhalefet partilerinin yönetimdeki belediyeler olduğunu söyledi.
Kurum, belediyelerdeki özel kalem müdürü ve genel sekreter atamalarına ilişkin soru üzerine şunları kaydetti:
"CHP'li belediyelerden gelen özel kalem müdürü atama izinleri hakkında iddialar da doğru değil. 31 Mart 2024 seçimlerinden sonra özel kalem müdürü atama izniyle alakalı AK Parti'den 99 talep gelmiş, 69'u onaylanmış, 30 talep değerlendirilmekte. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerden 138 talep gelmiş, 69'u onaylanmış ve yine onaylanmayanlar da değerlendirme aşamasındadır. Yine belediyelerin genel sekreter ve genel müdürü hakkındaki iddialar hakikati yansıtmıyor. 31 Mart yerel seçimlerinden sonra genel sekreter ve genel müdür talepleriyle ilgili olarak AK Parti'den 6 talep gelmiş, 5 atama yapılmış, biri değerlendirilmekte. Cumhuriyet Halk Partisinden 11 talep gelmiş, 6 atama yapılmış, 5 talep de değerlendirilme aşamasındadır."
- "Esenyurt'ta yaşanan sorunların tamamı müteahhit kaynaklı"
İstanbul'un Esenyurt ilçesinde kentsel dönüşüm mağdurlarının olduğuna dair iddiaya cevap veren Kurum, "Bir iddiada bulunuyorsanız bunu ispat etmekle mükellefsiniz. Esenyurt'ta yaşanan sorunlara baktığınızda sorunların tamamının müteahhit kaynaklı olduğunu göreceksiniz. Müteahhitler kimi projelerde yapıma devam edememiş, kimilerinde ise ruhsat aşamasındayken bile inşaatı tamamlayamamıştır. Hukuki süreçlerin devam ettiğini görüyoruz. Bu, meselenin bir boyutu. Diğer boyutuna da bakarsak 21 projenin hiçbiri kentsel dönüşüm proje alanı içerisinde değil. Dolayısıyla rezerv alanı içerisinde olmadığını da net bir şekilde ifade etmek istiyorum. Eğer Esenyurt'ta bir rant söz konusu ise bu elbette akrabalarını işe alan, rant ve kar sistemini kuran belediyecilik anlayışıdır. Bu hesabı da şu anda Türk yargısı önünde hesap veren belediye başkanınıza soracaksınız. Elbette kendisi size meselenin faili olarak en sağlıklı bilgiyi verecektir." ifadelerini kullandı.
Tüm kesimlerden ve partilerden, Türkiye'nin birliğine ve dirliğine destek olmasını beklediğini dile getiren Kurum, "'Atanan kayyumlarla halkın iradesi gasbedildi' demek, en açık ifadeyle akıl tutulmasıdır. Seçmenin iradesini gasbedenler, kendisine oy verenlere hizmet etmek yerine terör örgütü üyesi gibi davrananlardır. Türkiye, bir hukuk devletidir. Eğer siz bu ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı kirli oyunların içerisine girerseniz bu devlet de gelir size bunun hesabını sorar." değerlendirmesinde bulundu.
Kurum, EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca Demir'in, Türkiye'deki yabancı maden şirketlerine ilişkin değerlendirmelerine karşılık da şunları söyledi:
"EMEP Milletvekili Sevda Karaca'nın çirkin iftirası, hazımsızlığının, düşmanca tutumunun, saygısızlığının kanıtıdır. Haddinizi bileceksiniz. Kandil'de el pençe divan durup Meclis çatısı altında böyle iftiralarda bulunamazsınız. İddianızı ispatlayacaksınız. Şayet sizde biraz şeref, biraz haysiyet kırıntısı varsa kanıtlayacaksınız. Kanıtlayamıyorsanız zaten benim şeref ve haysiyetten nasipsizlerle daha fazla konuşacak bir şeyim yok."
Görüşmelerin ardından yapılan oylamada, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının yanı sıra Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, İklim Değişikliği Başkanlığı ve Kentsel Dönüşüm Başkanlığı bütçeleri kabul edildi.
(Bitti)