Türkiye'nin kilitlendiği 2026 asgari ücret maratonunda yarın gerçekleşecek ikinci kritik randevu öncesi işçi cephesinden deprem etkisi yaratacak bir açıklama geldi. Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan'ın "taraflarla görüşüyoruz" mesajına, milyonlarca işçinin temsilcisi TÜRK-İŞ'ten sert bir yalanlama geldi. Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar, sürecin tamamen dışında bırakıldıklarını ve kimsenin kapılarını çalmadığını vurgulayarak komisyonu boykot etmeye devam edeceklerini duyurdu. Diyalog köprülerinin atıldığı bu gergin atmosferde yarın masada neler konuşulacak? Hükümet işçi tarafı olmadan rakam belirleyebilecek mi? İşte asgari ücret krizinin perde arkası...
Asgari ücretin belirlenmesine yönelik süreçte tansiyon yükseliyor.
Milyonlarca çalışanın merakla beklediği 2026 yılı asgari ücretine ilişkin ikinci toplantı öncesinde, işçi kesiminin en büyük konfederasyonlarından TÜRK-İŞ'ten dikkat çeken bir açıklama geldi. TÜRK-İŞ, sürecin dışında bırakıldığını belirterek Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantılarına katılmama kararı aldığını duyurdu.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun yarın yapacağı ikinci toplantı öncesinde gözler taraflardan gelecek açıklamalara çevrilmişti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı değerlendirmede henüz rakam konuşmak için erken olduğunu belirterek sürecin istişare aşamasında olduğunu vurguladı. Işıkhan, tarafların görüşlerinin alınacağını ve değerlendirmelerin bu çerçevede sürdürüleceğini ifade etti.
Ancak Bakanlık cephesinden gelen bu açıklamalara, TÜRK-İŞ kanadından sert bir yanıt geldi. TÜRK-İŞ Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar, yaptığı açıklamada konfederasyonun sürecin hiçbir aşamasında muhatap alınmadığını savundu. Ağar, ilk toplantıya neden katılmadıklarını gerekçeleriyle birlikte ilettiklerini ancak buna rağmen herhangi bir temas kurulmadığını dile getirdi.
"Biz masada yokuz" ifadesini net bir dille kullanan Ağar, asgari ücret görüşmelerinin sağlıklı yürüyebilmesi için işçi temsilcilerinin sürece gerçek anlamda dahil edilmesi gerektiğini vurguladı. TÜRK-İŞ'in bu şartlar altında komisyon toplantılarına katılmayacağını yineleyen Ağar, mevcut tutumlarının değişmediğini belirtti.
TÜRK-İŞ'in masada yer almaması, asgari ücret görüşmelerinin temsil gücü ve meşruiyeti açısından yeni tartışmaları da beraberinde getirdi. Uzmanlara göre, işçi tarafının en geniş kesimini temsil eden konfederasyonun süreç dışında kalması, alınacak kararların kamuoyundaki karşılığını doğrudan etkileme potansiyeli taşıyor.
Öte yandan süreç, yasal takvim doğrultusunda ilerlemeye devam edecek. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, işveren ve hükümet temsilcileriyle çalışmalarını sürdürecek. Nihai rakamın önümüzdeki günlerde yapılacak toplantıların ardından kamuoyuna açıklanması bekleniyor. Ancak TÜRK-İŞ'in katılmadığı bir masadan çıkacak kararın, sosyal diyalog ve uzlaşma açısından nasıl bir sonuç doğuracağı şimdiden merak konusu.
Editör Notu | Masadaki Eksik Sandalye Ne Anlama Geliyor?
Asgari ücret görüşmeleri yalnızca bir rakam belirleme süreci değildir; bu masa, çalışma hayatının vicdan terazisidir. TÜRK-İŞ'in komisyonda yer almaması, teknik bir detaydan çok daha fazlasını ifade ediyor. Çünkü işçi kesiminin en geniş temsil gücüne sahip konfederasyonun dışarıda kalması, "uzlaşma" kavramını tartışmalı hale getiriyor.
Geçmiş yıllara bakıldığında, masada güçlü bir işçi temsili olduğunda toplumsal kabulün daha yüksek olduğu görülüyor. Bugün gelinen noktada ise süreç ilerliyor gibi görünse de, masadaki eksik sandalye alınacak kararın sahadaki karşılığını zayıflatma riski taşıyor. Bu durum, yalnızca sendikaların değil, doğrudan milyonlarca çalışanın beklentilerini ilgilendiriyor.
Özetle; asgari ücret masası kurulmuş olabilir, ancak herkes masadaysa güçlüdür. Aksi halde alınan kararlar hukuken geçerli olsa bile, vicdanen eksik kalır.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun yapısı gereği kararlar çoğunluk esasına dayanıyor. Bu da teknik olarak TÜRK-İŞ olmadan da asgari ücretin belirlenebileceği anlamına geliyor. Ancak mesele yalnızca "belirlemek" değil, kabul edilebilir bir denge kurmak.
TÜRK-İŞ, kamuoyunda asgari ücretli çalışanların ana temsilcisi olarak görülüyor. Masada yer almaması, alınacak kararların işçi kesimi tarafından "dayatılmış" olarak algılanmasına neden olabilir. Bu algı, çalışma barışını doğrudan etkiler.
Asgari ücret süreçleri, sosyal devlet anlayışının en somut göstergelerinden biridir. Taraflardan birinin sürece dahil edilmediğini açıkça söylemesi, sosyal diyalog mekanizmasının fiilen askıya alındığı yorumlarına yol açar.
Geçmiş örnekler gösteriyor ki, masada yaşanan kopuşlar genellikle sürecin ilerleyen aşamalarında siyasi müdahaleleri beraberinde getiriyor. Bu da kararın teknik olmaktan çıkıp siyasi bir "son dokunuş" ile şekillenmesine neden oluyor.
İşçi ve işveren arasında uzlaşma sağlanamadığında, süreç çoğu zaman Cumhurbaşkanı'nın inisiyatifine bırakılıyor. Bu durum, rakamın yukarı yönlü revize edilmesi ihtimalini artırsa da, kurumsal süreç açısından istisnai bir tablo oluşturuyor.
Ekonomi çevreleri, TÜRK-İŞ'in olmadığı bir masadan çıkacak rakamın kısa vadede uygulanabilir olsa bile, uzun vadede memnuniyetsizlik doğurabileceği görüşünde birleşiyor. Özellikle yüksek kira artışları ve yaşam maliyetleri dikkate alındığında, "temsilsiz uzlaşma" sahada karşılık bulmakta zorlanabilir.
Asgari ücret, yalnızca bir maaş değil; emeğin, adaletin ve sosyal denge arayışının ortak paydasıdır. Bu nedenle süreç ne kadar hızlı ilerlerse ilerlesin, herkesin kendini o masada temsil edilmiş hissetmesi en az rakam kadar önemlidir.